Zor bir gün daha bitiyor, insan idrâk ettikçe günler kolay olmaktan çıkıyor, zorlaşıyor.
Fark ediyorsun ki, her an seçimler yapmaktasın ve yaptığın her seçimle, esasen kim olduğunu seçmektesin. Hiçbir ufak, kıymetsiz değil; hiçbir an, kaderin boşluğuna denk gelmiyor. Rüyalarımızda bile, rûhumuzun akislerini yansıtarak hareket ediyoruz. Işığımız neredeyse gerisine gölgemiz düşüyor, aydınlıkta her ayrıntısıyla görmek istediğimiz şeyler neler, kandili nereye tutmalıyız, biz seçiyoruz. Neyi arkamızda bırakacağımızı ve neyi loş göreceğimizi, biz seçiyoruz.
Duâlar ediyoruz; isteklerimiz kimi vakit kabul oluyor, kimi vakit olmuyor. Ya da bize öyle geliyor. Ama duâ ile ne isteyeceğimizi biz seçiyoruz. Talebenin kalitesi, sorusundan belli olur, der ya hocalar… Duâmızla kendimizi belli ediyoruz, kim şâhitlik ediyor, kim “âmin” diyor; ne denli kabul oluyor, ne vakit kabul oluyor, orası bizim işimiz değil. Harcımızca ve nasibimizce duâ edebiliyoruz.
Dedim ya, zor bir gün daha bitiyor. Kimse için kolay değil bugün, herkes kendine göre nimetlerle ve imtihanlarla donatılmış. Nimetine bakıp gıpta ettiklerimiz oluyor, imtihanlarını görmezden geliyoruz. “Onunkinden” istiyoruz, kendimizinkini inşâ etmeye tembeliz. Üstelik bir hantallık çökmüş üstümüze...
Kendi yorgun hareketlerimizden de bunalmışız, içten içe, yırtarak da olsa açmak istiyoruz havayı boğan perdeyi, ufuklara koşmak istiyoruz. Nice vakittir ki biz, ruhumuzu perişan ediyoruz. Aklımızla ve bize dayatılanı sevmekle sevmemek arasındaki kalbimizle, terbiye edilmeye çalışılan, ama her duraksayışta pençelerini çıkaran hırslarımızla, her şeye rağmen güzel sesli vicdanımızla, arada kalan rûhumuz… Hırpalanıyoruz.
Zor bir gün daha bitiyor, elimizde değil… Bazı şeyler elimizde elbet, elimizde olmayanlardan daha çok yoruyorlar bizi, daha çok pişman ediyorlar. “Acaba”larla yaşamak ne denli zor! Acaba hangisi daha iyi, Allâh’ım? Acaba ne yaparsam benden daha çok râzı olursun? Acabalarımızı ancak bir yöne meyletmekle yenebiliyoruz. Temâyülümüzü de -Allâh’a duâlarımızdan başlayarak- kendimiz seçiyoruz.
Zor bir gün… Âhirzamanda yastığa başını huzurla koymak ne zor! Bu kadar göz önündeyken içimiz-dışımız, riyâdan kaçınmak ve niyetimizi ihlâsla korumak, ne zor... Bu kadar önümüzdeyken başka hayatlar, kibre ya da kıskançlığa kapılmamak ne zor…
Gözlerimizi mi yumalım, gönlümüzü mü? Bu diyardan mı kaçalım, bu insandan mı kaçınalım, dikenli bir yolda eteklerimizi mi toplayalım? Ayak bileklerimiz çiziklerle doldu. Eteğimizi sakınmaya çalışıyoruz. İlâhî… İndireceğin her hayra muhtacız…
Günler nice zamandır zor oluyor; bir gün ancak sevmekle, rızâsını istemekle, bir gün ancak kalbinde bir sevinçle güzelleşiyor. Göğe bakmak ve nîmetlere şâhit olmak… Doğan güne ve gaybın gayb oluşuna hayranlık duymakla… Allâh’ım, ne güzelsin, ne merhametlisin…
YORUMLAR