Zeyneb binti Muâviye -radıyallâhu anhâ-, Benî Sakîf kabilesinden olup Allah Rasûlü’nün en yakınlarından olan Abdullah bin Mes’ûd -radıyallâhu anh-’ın hanımıdır. Ebû Ubeyde adında bir oğlu olmuştur.
Zeyneb binti Muâviye; ince, zarif el işleri yaparak yeni şeyler üretir, ürettiklerini satarak bunlardan gelir elde ederdi. Çalışkan, sanatkâr ve cömert bir hanımdı. Yaptığı el emeği, göz nûru çeyizlik işleri etrafındakiler tarafından pek beğenilir, talep edilirdi. İnfak etmeyi sever, zekâtını vermekte titizlik gösterirdi.
Kocası Abdullah bin Mes’ûd, dört halifeden sonra en iyi fıkıh bilen, Kâbe’de müşriklere karşı sesli olarak ilk defa Kur’ân okuyan, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in gölgesinde yetişen cesur, yiğit bir sahabîdir. İnen âyet-i kerîmeleri, Rasûl-i Ekrem’in mübârek hadîs-i şerîflerini ilk defa duyanlardan biri hep o olmuştur. Kıraat ilminde, tefsir, hadis ve fıkıh ilimlerinde kendinden sonraki âlimlere kaynak olmuştur.
Abdullah bin Mes’ûd -radıyallâhu anh-, kendini ilme ve İslâm’ın hizmetine vakfetmiş bir zât olduğundan, herhangi bir yerden geliri yoktu. Onun rahat bir şekilde ilmî çalışmalar yapmasını ve İslâm’a hizmet etmesini sağlamak için ev idaresinin birçoğunu, zevcesi Zeyneb -radıyallâhu anhâ- karşılamakta ve kocasına yardımcı olmaktaydı.
Zeyneb binti Muâviye -radıyallahu anhâ- da ilme düşkündü. İslâm’ı öğrenme konusunda her türlü fedakârlığı yapardı. Bilmediklerini sorar, öğrendiklerini hayatına tatbik etmeye çalışırdı. Peygamber Efendimiz’in zaman zaman hanımlara yapmış olduğu vaaz ve sohbetleri kaçırmazdı.
Bir gün Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yine hanımlara vaaz veriyordu. Orada Efendimiz’in:
“-Ziynet eşyanızdan bile olsa sadaka veriniz. Çünkü kıyamet gününde Cehennem halkının çoğunu siz teşkil ediyorsunuz.” buyurduğunu işitti.
O, sadakasını daha çok kocası, oğlu ve akrabalarının yetim çocuklarına harcardı. Bu sebeple gönlüne, “Acaba bu harcamalarım sadaka yerine geçer mi?” diye bir soru takıldı.
Bu soruyu önce kocasına sordu. Sonra ondan bunu Peygamber Efendimiz’e sorup cevabını öğrenmesini istedi. Abdullah bin Mes’ûd da bu soruyu Peygamber Efendimiz’e bizzat kendisinin sormasını söyledi. Kocasının izni üzere vakit geçirmeden bu konuyu Allah Rasûlü’ne sormaya gitti.
Rasûlullâh’ın kapısına varınca, Ensar’dan bir kadının da orada beklediğini gördü. Kendisiyle konuşup durumunu sorunca, onun da bu maksatla geldiğini öğrendi. Peygamberimiz’in huzuruna çıkmaktan çekindikleri için ikisi de kapıda bekliyordu. Bu sırada Bilâl-i Habeşî içeriden çıktı. Ona:
“-Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e git de; kapıda iki kadın bekliyor ve «kocalarıyla kendi yetimlerine verecekleri sadakanın kabul olup olmadığını soruyorlar» de! Ama bizim kim olduğumuzu söyleme!” dediler.
Hazret-i Bilâl, hemen Rasûlullah’ın huzuruna girdi ve meseleyi anlattı. Hanımların suallerini sordu. Rasûl-i Ekrem:
“-Kim onlar?” diye sordu. Bilal de:
“-Ensardan bir kadınla Zeyneb.” cevabını verdi. Efendimiz tekrar:
“-Zeyneb’lerden hangisidir o?” buyurdu. Bilâl de:
“-Abdullah bin Mes’ûd’un zevcesi.” dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
“-Onlar böyle yapmakla iki sevap birden kazanırlar. Biri yakınlarını himâye sevabı, diğeri de sadaka sevabı...”[1]
Hayra ve fazilete çok düşkün olan Zeyneb binti Muâviye’nin kocası Abdullah bin Mes’ûd -radıyallâhu anh- Allah Rasûlü’nü her hususta örnek alırdı. Maddî imkânı olmamasına rağmen temiz giyinir, düzenli olarak şahsî bakımını yapar, güzel kokuyu severdi. Fiziken olmasa da ahlâk ve hayat tarzı bakımından Peygamber Efendimiz’e çok benzerdi.
Zeyneb -radıyallâhu anhâ- da kocası gibi vakit namazlarında câmiye düzenli gelir, cemaate katılırdı. Eşinin hayat tarzını benimser, o da güzel kokular sürünmeyi severdi. Öyle ki, gece karanlığında dahî kokularından fark edilirdi. Zeyneb -radıyallâhu anhâ-, bir gün yatsı namazına çıkmıştı. O gün Peygamber Efendimiz, Hazret-i Zeyneb’e ve onun şahsında müslüman hanımlara şu tavsiyede bulundu:
“-Herhangi biriniz yatsı namazını kılmaya çıkacağı vakit koku sürünmesin.”[2]
Zeyneb binti Muâviye -radıyallâhu anhâ-, Peygamber Efendimiz’den sekiz hadis rivâyet etmiştir. Kendisinin, Abdullah bin Mes’ûd ile Hazret-i Ömer’den rivayette bulunduğu da bilinmektedir.
İslâm’ın güzîde hanımlarından olan Hazret-i Zeyneb -radıyallâhu anhâ-’nın yaşadıklarından ve naklettiklerinden hisseler alabilmeyi ve şefaatlerine nâil olabilmeyi Rabbimiz’den niyâz ederiz.
Faydalanılan Kaynaklar: TDV İslâm Ansiklopedisi; Mustafa Eriş, Hanım Sahabîler 3, İstanbul, 2013, sh. 77-84; Selim Uğur-H. Erdem Uğur, Sâliha Hanımlar 2, İstanbul, 2020, sh. 97-100; Mehmed Emre, Hanım Sahabeler, İstanbul, 2019, sh. 259-260.
[1] Heyet, Riyazü’s-Sâlihîn Terceme ve Şerhi, Erkam Yayınları, c. 2, s. 449-452; Buhârî, Zekât, 48; Müslim, Zekât, 45.
[2] Bkz. Müslim, Salât, 143.
YORUMLAR