YETİMİ SAKIN EZME!..

Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor:

“Yetîme karşı kahretme! (Kötü muâmelede bulunma, onu ezme!)(ed-Duhâ, 9)

Çünkü yetimin sahibi, hâmisi Cenâb-ı Hak’tır. Ona saldıran, onu mağdur eden, ona kötülük düşünen karşısında aziz ve kahhar olan Cenâb-ı Hakk’ı bulur.

Yetimi himâye eden, ona sahip çıkan ve onun haklarını muhafaza edeni de Allah Teâlâ korur ve himâye eder. Malını bereketlendirir, ruhunu yüceltir, gönlüne merhamet ve şefkat lutfeder.

Peygamber Efendimiz, kendisi de bir yetimdi. Daha doğmadan babasını kaybetmişti. Bu sebeple kendisine kol kanat geren dedesi Abdülmuttalib ile amcası Ebû Tâlib’i hiçbir zaman unutamadı. Hatta Ebû Tâlib’in hanımı Hazret-i Fâtıma Annemizi kaybettiğinde öz anasını kaybetmiş gibi hüzne kapılmıştı. Çünkü o mübârek hanım, o biricik yetimi, kendi öz evlatlarından üstün tutmuş, onu incitecek her türlü davranıştan sakınmıştır.

Yetimler, kanadı kırık kuşlardır. Onların gönüllerine ulaşmak hem çok kolay, hem de çok zordur. Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“-Yetime karşı şefkatli bir baba gibi ol.” buyurarak çevremizde ulaşabileceğimiz her bir yetime şefkat kanatlarımızı indirmemizi emretmiştir. Zira onları görüp gözettikçe, asıl biz istifade ederiz. Nitekim başka bir hadîs-i şerifte Sevgili Peygamberimiz:

“Eğer kalbinin yumuşamasını istiyorsan, fakiri doyur, yetimin başını okşa!..” buyurmuşlardır.

İçinde yetim olan hâneler, ilâhî lütuf ve rahmet nîmetleriyle bereketlenir. Peygamber Efendimiz, bu hususta da şöyle buyurmuşlardır:

“En hayırlı ev, içinde yetime iyi davranılan evdir. Bir kimse sırf Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap yazılır.”

O hâlde, yetimleri, sokaklara terk etmemeli, onları sahiplenmeli, ihtiyaçlarını gidermeye çalışmalıyız. Unutmamalıyız ki, onların en büyük ihtiyacı, güzel söz, şefkat, merhamet ve samimi alâkalardır. Zira karınları öyle böyle doysa da, kalpleri öz anne ve babalarının verebileceği sevgiye her zaman açtır.

Kur’ân-ı Kerîm’de, yetimin haklarının gözetilmesi hususunda da şöyle buyrulmuştur:

 “…Kitap’ta, kendileri için yazılmışı (mîrası) vermeyip nikâhlamak istediğiniz yetim kadınlar, çâresiz çocuklar ve yetimlere karşı âdil davranmanız hakkında size okunan âyetler (Allah’ın hükmünü apaçık ortaya koymaktadır). Hayır olarak ne yaparsanız şüphesiz Allah onu bilmektedir. Yetimlerin haklarını vermekte tam adâleti gözetin. Yaptığınız her iyiliği Allah mutlaka bilir.” (Nisâ, 127)

O hâlde yetim malına karşı titiz davranılmalı, onların mallarını kendi mallarımızla karıştırmamalıyız. Fakat bu durum, bizi, onların mallarını iyi niyetle çekip çevirmekten de alıkoymamalıdır. Onlar, büyüyüp kendi mallarını muhafaza edip geliştirecekleri zamana kadar, kendilerine yardımcı olmalı, bir anne ve baba şefkatiyle onları himaye etmeliyiz. İyi bilmeliyiz ki, Cenâb-ı Hak, insanların kalplerinin derinliklerini bile lâyıkıyla bilir. Kimin hangi maksatla yetim malına yaklaştığını ve onu nerede, nasıl kullandığını, Âlemlerin Rabbinden daha iyi kim bilebilir ki?!

Yâ Rabbi, bizi yetimlere elini ve gönlünü uzatan kullarından eyle!.. Kursağımızdan haram, şüpheli gıdalar geçmesinden, rızkımıza yetim ve öksüzlerin malı karışmasından bizleri muhafaza eyle!.. Bizi, yetim ve öksüz Habibi’ne ebedî saadet yurdu olan cennette komşu eyle!.. Âmin.

PAYLAŞ:                

Zahide Topcu

Zahide Topcu

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle