Yeryüzünün Muallimi Olmak İstersen

“Oku!..” (el-Alak, 1) buyurdu Yaratan, ilâhî kitabında… Kendini, kâinâtı, Kur’ân’ı oku!..

“Rahman, Kur’ân’ı öğretti. İnsanı yarattı ve ona beyânı (anlama ve anlatmayı) öğretti.” (er-Rahmân, 1-4)

Sen ki, din gönüllüsüsün. Mesleğin, peygamber mesleğidir. Yolun, sâlihler, sâlihalar yoludur. Yolun, kutludur, mübârektir, mesûliyeti çoktur; lâkin zorluğu da, mükâfatı da yüksek bir makamdır temsil ettiğin…

En zor eğitim, insanın eğitimi değil midir? Mesleğin, insan yetiştirme sanatıdır. Sanatkârın mahâreti, icrâ ettiği sanattan anlaşılır. Engin gönül dünyanda nice tomurcuklar yeşertecek olansın sen! En değerli sermaye olan, Hazret-i İnsan’ı şefkat ve merhametinle yoğurup göz aydınlığı bir nesil yetiştirecek olan, sensin.

Eğitimci, istikbâlin mîmârıdır. Nesillerin inşâsında, ihyâsında ve istikbâle ulaşmasında “rol model” olan sensin! Bu yolda her dâim şunu hatırla!

İslâm’ı kıtalara taşıyacak olan, senin niyet ve gayretin! Yetişmiş insanın varsa sen de varsın… En kârlı yatırım, insana yapılan yatırımdır; bu yatırım, senin âhiret azığındır.

İdeal bir nesil, ideal bir gençlik için hizmeti nîmet bilerek, Necip Fâzıl’ın ifadesiyle; “Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!” şuurunda bir nesil yetiştirmeni bekliyor senden toplum…

“Kim var?” diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert “Ben varım!” cevabını verici, her ferdi; “Benim olmadığım yerde kimse yoktur!” duygusuna sahip bir dâvâ ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik yetiştirecek olan sensin.

Bir gençlik diyorum; bir gençlik, bir gençlik... Surda mukaddes gedik açacak bir gençlik…

Bu yolda sana düşen; mütebessim çehrenle, Kur’ân ve Sünnet’ten feyz alıp kolları sıvamak…. Zamanın ve mekânın sınırlarını aşıp yılmadan, aşkla, umut ve kararlılıkla yürümek, koşmak, yol almak… Karşılaştığın imtihanlar ve zorluklar karşısında âcizlik göstermeden; “Elbette, zorluğun yanında bir kolaylık vardır!” (el-İnşirâh, 5) âyetinden güç almak…

İslâm’ın güler yüzüyle, nezaket ve zarâfeti ile kuşanıp “Çağın dilini yakalamak....” Rasûlullâh’ın gönül dünyasından hissedar olmayı dileyip; “Kavlen leyyinâ: yumuşak bir lisanla” öğrencilerini eğitmek…

“Biz Seni bütün insanlara, ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik…” (Sebe’, 28) âyetinden ilhamla; hem müjdeleyen, hem uyaran olmak… Kalbini Allâh’a bağlayarak, “Allah, dost olarak da, yardımcı olarak da yeter!” düsturunu kılavuz edinerek… Tevâzuyu elden bırakmadan, vakur bir edâyla gözünü istikbâle dikip gaflete düşmeden, öğrencilerinin yanına mâbede gider gibi gitmek… Hizmeti nîmet bilmek.

Unutma! Sen, Allâh’ın yeryüzündeki halifesisin, Rasûlullâh’ın ümmetisin. Hazret-i Ebû Bekir’in Rasûlullâh’a bağlılık, takvâ ve cömertliğini, Hazret-i Ömer’in adâlet ve şecaatini, Hazret-i Osman’ın iffet, hayâ ve Kur’ân sevdasını, Hazret-i Ali’nin ilmini, irfanını örnek alıp kuşanacaksın.

Şanlı mâzînden aldığın güçle, Mevlânâ ve Yunus gönüllü, Osman Gâzi, Fatih Sultan Mehmed, Kanûnî Sultan Süleyman ve Sultan Abdülhamid gibi vazife şuurunda, hedefine Hakk’ın rızâsını ve îlâ-yı kelimetullâhı koyarak imkânsızlıklara ve menfîliklere takılmadan yol al!..

Bu yol, senden adanmışlık, fedakârlık, îtinâ, sabır ve vefakârlık ister. Zamanın yorulmuşluğuna karşı Hakk’a hizmet şuurunda bir gönül dokusu sarmalı seni…

Sık sık “…Kalpler, ancak Allâh’ın zikriyle huzur bulur.” (er-Ra’d 28) âyetini hatırlamalısın.

Yorgunluk hissettiğin anda:

“Kendine gel ey yolcu! Akşam oldu. Ömür güneşi batmak üzere... Gücün kuvvetin varken iki günlük ömründe olsun cömertlikte bulun. Sâlih ameller işle!” diyen Hazret-i Mevlânâ’ya kulak vermelisin.

Mehmed Âkif Ersoy’un veciz mısrâlarında kendini bulan:

“Muallimim diyen, olmak gerektir îmanlı;

Edepli, sonra liyâkatli, sonra vicdanlı.” ifadeleri düşmemeli dilinden…

Vazifene muhabbet duyduğun kadar “göz aydınlığı nesil” idealine adım adım ilerleyeceksin… Niyetinin güzelliği, feyzi, enerjisi hânelere ulaşacak…

Merhametli, tevâzu sahibi, âdil, nâzik, zarif ve cömert olduğun kadar gönüllere gireceksin. Aradan seneler geçse de girdiğin gönüllerin sahipleri seni arayıp bulacak, sana teşekkür edâsı içinde, hasret ve mutlulukla seni hatırlayacak. Sana duâlar edecek... Sadaka-i câriye olarak âhiret sermayesi kılınacak sana…

Bu yol, “peygamberler yolu, sâlih ve sâlihalar yolu” dedim ya… Ateşe atılırken dahî “Bütün varlığımla Âlemlerin Rabbi’ne teslim oldum.” diyen Hazret-i İbrahim’in, Hakk’a sorgusuz sualsiz kurban olan Hazret-i İsmâil’in, zindanda bile tebliğden vazgeçmeyen Hazret-i Yusuf’un, çilelerle dolu bir hayat yaşayan Hazret-i Mûsâ’nın ve genç yardımcısı Yûşâ’nın, îmanda sebât eden Ashâb-ı Kehf’in yolu…

Hazret-i Lokman’ın gönül alıcı üslûbu, Hazret-i Yahyâ’nın iffeti, Hazret-i Îsâ’nın hikmetli sözleri, zarif bir çiçek gibi yetişen Hazret-i Meryem’in asâleti, ihlâs ve takvâ timsâli Hazret-i Asiye’lerin yolu… Fedakârlığın ölçüsünde mükâfat bulacaksın.

Bak, dinle, Rabbimiz ne buyuruyor:

“Muhammed, Allâh’ın Rasûlü’dür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde hâlinde, Allah’tan lûtuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alâmetleri yüzlerindedir.

İşte bu, onların Tevrat’ta ve İncil’de anlatılan durumlarıdır: Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler.

Allah, kendileri sebebiyle inkârcıları öfkelendirmek için onları böyle sağlam ve dirençli kılar. Allah, içlerinden îman edip sâlih amel işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.” (el-Fetih, 29)

Haydi, Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi, “yeryüzünde muallim olmak istersen, gökyüzünün talebesi ol!..”

PAYLAŞ:                

Fatma Çatak

Fatma Çatak

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle