Yaz Kur’ân Kurslarının Ardından

Bu sene yaz Kur’ân kursları, farklı ve yerinde bir uygulama ile eğitime başladı. Yaz Kur’ân kurslarında uygulanan yaş sınırlaması ve ilköğretim birinci kademeyi tamamlamış olma şartı, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kararı ile kaldırıldı. Bu hayırlı gelişme, öğrenci ve velîlerin yoğun teveccühüne sebep oldu. Kur’ân kursu eğitimi verilen câmiler, Kur’ân kursları ve özel eğitim merkezleri, tâbiri câizse dolup taştı.

Bunun altında yatan sebeplerin en başta geleni, halkımızın yaş sınırı yasağına karşı sitemkâr olması... Zira yaz kursu öğrenci profiline baktığımız zaman 5-6 yaşlardan tutun da lise mezununa kadar geniş bir yelpâze çıkıyor karşımıza.

“-Öğğğretmenimmm...” sözünü dilinden düşürmeyen minicik yürekler, cıvıl cıvıl ayrı bir hava kattılar bu sene yaz Kur’ân kurslarına...

Bilhassa yatılı eğitim veren Kur’ân kurslarımızda geçmiş yıllara oranla öğrenci sayısında gözle görülür bir artış oldu. Kursta yatılı kalmayı tercih etmeyen öğrenciler, kendi imkânları ile ya da servisle kursa gelerek “gündüzlü” tabir edilen eğitim yolunu seçtiler. Yaz Kur’ân kursu, kış kursundan format olarak biraz daha sıkıştırılmış, ama yoğun olmayan bir programla eğitim veriyor. Eğitim, bazı bölgelerde 6, bazılarında ise 9 hafta olarak belirlenmiş. Öğrenci kursta derse başlamadan evvel bir seviye tespitinden geçiyor. Bu, aynı zamanda onun hangi kurda yer aldığına ve hangi sınıfa yerleşeceğine de bir işaret olmuş oluyor.

Eğitim, üç kur üzerine kurulu... Birinci kurda, Elifba ve dînî bilgilerle henüz tanışan öğrenciler, ikinci kurda geçmiş yıllarda az çok Kur’ân kursu tecrübesi olan, üçüncü kurda ise iyi seviyede olan öğrenciler eğitim alıyor. Kur sisteminin amacı, her ne kadar öğrencinin seviyesine göre eğitim verip onu ilerletmek olsa da henüz tam olarak her yerde rayına oturduğunu söylemek mümkün değil. Zira seviye belirlemesi esnasında birçok öğrenciden “Ben aslında Kur’ân’a geçmiştim ama...” ya da “Ben geçen sene Kur’ân’a geçtim, kurs kapandı.” cümlelerini sıklıkla duymaktayız.

Bu noktada ifâde edilmesi zarurî olan bir durum söz konusu... Kimi velilerimiz, moda, internet, cep telefonu, kötü arkadaş vs. gibi evlâtlarını çevreleyen menfî unsurlar karşısında, yaz Kur’ân kurslarını âdeta bir “kurtarıcı” olarak görmekte ve bir-iki ayda, evlâdından muazzam bir performans beklemekte...

“Çocuğu tesettüre girsin, namazlarına başlasın ya da kılıyorsa, aksatmasın, kötü huylarından kurtulsun, bilhassa anne babasına karşı gelmesin, söz dinlesin, itaat etsin, iyi geçinsin, internette fazla dolaşmasın...” uzayıp giden pek çok haklı gerekçe...

Bütün bu haklı gerekçelere, bizler de eğitimciler olarak en samimî duygularımızla katılıyoruz. Fakat altını çizerek ifâde etmeliyim ki, hocaların/hocahanımların elinde, 14-15 yılını geride bırakmış ve artık ergen olmuş gençleri, bir-iki ayda değiştirecek -deyim yerindeyse- bir sihirli değnek bulunmamakta...

Her bir eğitimci, gerek temel dînî bilgiler, gerek Kur’ân-ı Kerîm dersi, gerekse ahlâkî yönden talebelerini velînîmet bilip yazın sıcağı, sınıfın yoğun mevcudu demeden canla başa çalışmakta; fakat her talebeye tesir aynı seviyede olmamaktadır.

Bilhassa müşâhadelerimiz ve istişârelerimizden şu netice çıkmaktadır: İlköğretim birinci kademede okuyan öğrenciler, yaz Kur’ân kursuna severek, isteyerek ve bir oyun-eğlence havasında katılmaktadırlar. İtaat, saygı, verilen ödev ve vazifeleri yerine getirme noktasında büyüklerinden birkaç adım önde gitmektedirler. Ayrıca yaşça küçük olan öğrenciler, kurs içi faaliyetlere katılım, hocayı şevklendirme gibi hususlarda ve kendilerine has enerjileri ile dikkat çekmektedirler.

Yaşça daha büyük sınıflar, ilköğretim ikinci kademe ve bilhassa lise sınıfları öğrenci profiline baktığımızda ise, kimileri yaz Kur’ân kursuna gönüllü ve istekli gelirken az da olsa kimileri isteksiz, gâyesiz ve âilelerinin yönlendirmesi ile gelmektedirler. Bu tür öğrenciler, derse hep geç gelirler, abdestli olmadıkları için abdest almak için izin isterler. Kurallara uymazlar, kurs içi sosyal faâliyetlere katılım noktasında oldukça vasattırlar, hattâ bu faaliyetleri gereksiz bulurlar. Eğer yatılı iseler, internete (bilhassa facebook’a) girememenin ve cep telefonu kullanamamanın verdiği bir isyan içindedirler. Yemekleri beğenmezler, bu durumu bahane ederek kursu bırakıp gitmek isterler. Duruşları ve davranışlarıyla sınıfa ve öğreticiye negatif enerji vermekte pek mâhirdirler. Fakat dersi, ortamı ve bilhassa hocayı sevdiler mi, yavaş yavaş uyum sağlamaya başlarlar.

Bu sebeple biz eğitimcilerin, toplumun her kesiminde öğrenciye hitap edebilecek donanıma sahip olmamız, günümüzde oldukça zarurîdir. Özellikle ergenlik çağındaki talebelerimizin konuştukları dil, ilgi alanları, dinledikleri müzik, “takıldıkları” yerler, girdikleri internet siteleri, “muhabbetleri”, izledikleri diziler, giyim tarzları ve onların hayatını kuşatan pek çok hususta biz eğitimcilerin de az çok bilgi sahibi olmamız zaruridir diye düşünüyorum. Onlara bu konularla ilgili bir muhabbet açtığınızda, sırada yatan başların kalktığını, gözlerin büyüyüp:

“-Hoca da bizden...” bakışlarının size yönlendiğini görürsünüz.

Söz gelimi derslerde gençlerin sık dinlediği rap (rep) tarzı müziklerden ya da meşhur repçilerden söz açtığınızda yahut güncel bir dizi ya da reklamın bir repliğini, dersin tam da ortasında söylediğinizde, karşınızda şaşkın gözler ve gülen yüzler görmek kaçınılmaz olacaktır. Kimi öğrenci hocanın güncellikten yana olduğunu görüp zihnindeki hoca profilini bu vesîle ile değiştirmekte, hocanın söylediklerine daha dikkatli kulak vermektedir. Vermek istediğimiz bilgi ya da mesajları, bu yolla daha kolay onlara ulaştırabiliriz.

Yaz öğrencisi, hocasını bilinçli ya da bilinçsiz taklit eder. Tesettüre yeni girdiyse hocasını model alır; başörtüsünü onun gibi bağlar, giyim kuşamını ona göre belirler. Eğer zaten tesettürlü ise, hocasının giyim kuşamından hasbelkader etkilenir. Meselâ eğer eğitimci, gözlerinde sürme ile derse geliyorsa bunun yansıması öğrencide de hissedilecektir. Yahut saç topuzundan vazgeçemiyorsa, onun sınıfı topuzlarıyla kendilerini belli edecektir. Bu sebeple eğitimcilerin meşrû sınırlara riâyet etmesi, şahsî bir tercih şekli değil, bir mecburiyettir.

Unutulmamalıdır ki, yaz Kur’ân kursuna çok farklı siyâsî, sosyal, kültürel ve eğitim düzeyinden insanların evlâtları gelmektedir. Bu öğrencilerin bir kısmının hayat boyu burada aldığı dînî bilgilerle iktifâ edeceği unutulmamalı, dolu dolu, ama sıkmayan bir programla temel konular öğretilmelidir.

Toplumdaki birçok insan, duâ ve sûreleri yaz Kur’ân kursunda öğrenmiştir/ öğrenmektedir. Bu hususta âcizâne kanaatim, çok ezber yaptırmak değil, doğru ve sağlam ezber yaptırmaktır. Zira yanlış ezberi düzeltmek, yeni ezber yaptırmaktan zordur. Ayrıca bu sûre ve duâlarla ibâdet yapıldığı dikkate alındığında, yanlış okunan sûre ve duâların vebâli karşımıza çıkmaktadır.

Yaz Kur’ân kurslarında, ders derste öğrenilir. Öğrenciler, sene boyu okul derslerinin yoğunluğundan çıkıp farklı bir iklimin içine girmişlerdir. Bu sebeple mümkünse dînî derslerden (îtikad, ibadet, ahlâk, siyer) ödev vermemek, bunun yerine takım çalışması yaptırmak daha yerinde olacaktır. Hele onları yazılı sınav yapmak, hiç hoşlarına gitmeyecektir. Bu noktada öğretici farklı stratejiler geliştirmelidir.

Yaz öğrencisi, birçok dînî bilgi ve tecrübeyle ilk defa yaz Kur’ân kursunda karşılaşır. Bu sebeple verdiğimiz bilgileri sağlam ve sahih kaynaklardan vermeli, dozu aşan ifâdelere girmemeli ve temel konuların dışına pek de çıkmamalıyız.

Yaz Kur’ân kurslarında, özellikle yatılı eğitim verilen kurslarda mutlaka sosyal ve sportif faâliyetler yapılmalıdır. Dinlenme vakitlerini, öğrencilerin verimli geçirebilmesi için kursun varsa kütüphanesi ve spor salonu kullanıma açılmalı; voleybol, basketbol gibi oyunları rahat oynayabilmeleri için uygun mekânlar hazırlanmalıdır.

Yatılı kursların vakıf ve dernekleri, yaz döneminde kesenin ağzını biraz açmalı, öğrencilerin sevdikleri gıdaları onlarla buluşturmalı, ikindi çay vakitlerinde haftada birkaç kez de olsa atıştırmalık ikramlar hazırlanmalıdır.

Yaz Kur’ân kursları giderek Ramazan aylarına denk gelmektedir. Bu durum, kurslardaki öğrenci sayısında gözle görülür bir azalmaya yol açmaktadır. Bu hususta büyüklerimizin gerekli tedbirleri alacağını düşünüyoruz.

Kur’ân hizmetlerinin ilelebet ihlâs ve takvâ ile sürmesi ve hayırlı nesiller yetişmesi duâ ve niyâzıyla...

PAYLAŞ:                

Fatma Çatak

Fatma Çatak

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle