Günümüzde hızlanan hayatın temposuna ayak uydurabilmek için yeme-içmeyi bile vakit kaybı sayar olduk. Böylece farkına bile varmadan yeme-içme alışkanlıklarımız değişti. İşte hepimizin sık sık şikâyet ettiği, fakat bir türlü vazgeçemediği hızlı yeme alışkanlığı; yürürken, araçtayken, bilgisayarda iş yaparken, oyun oynarken, TV karşısındayken vb. kolayca yenebilecek yemeklerle daha da hızlandı.
Sağlığımızı bozan, çocuklarımızı obeziteye götüren ve her yerde kolayca ulaşabildiğimiz bu yiyeceklerin “fast food” (hızlı yemek) olduğunu biliyorsunuz.
Bu yazımızda fast food ile fast food’a karşı olan, kültürümüzün ve inançlarımızın bize öğrettikleriyle ortak noktaları bulunan “slow food”u (yavaş yemeği) birlikte tanıyalım istedik.
Slow food, fast food’a karşı bir akım olarak ortaya çıkmıştır ki, onun başlıca iki ilkesi vardır:
Birincisi, yemek yemenin 3-5 dakika içinde bitirilip aradan çıkarılacak bir fiil değil, sofra başında her ânının keyfini çıkararak, yediklerini düşünerek, tadına vara vara yemek olduğunu benimsemektir.
İkincisi, ürünlerin yeryüzüne, diğer canlılara ve insan sağlığına zarar vermeden iyi ve temiz şartlarda üretilmesi ve çiftçilerin emeklerinin karşılığını âdil olarak alması gerektiğini savunmaktır.
Slow Food Hareketi, 1982 yılında Roma’nın en önemli meydanlarından biri olan Piazza di Spagna’da ilk McDonalds’ın açılmasına verilen büyük tepki olarak ortaya çıkar. Hareketin kurucusu Carlo Petrini liderliğindeki bir grup, açılışı tabaklar dolusu İtalyan makarnası fırlatarak protesto etmişlerdir. Bu işletmenin Sanayi Devrimi’yle birlikte hızlanan hayatın, yeme alışkanlıklarını da hızlandıran ve şuursuzlaştıran bir temsilci durumunda olduğunu anlayıp ona karşı yavaşlığı ve yerelliği savunmuşlardır.
Bu hareketin sembolü olarak salyangoz seçilmiştir. Bunun sebebi, salyangozun sürekli fakat yavaş yemesi, geçtiği her yerde izini bırakması ve hayatı boyunca o hızından beklenmeyecek şekilde çok fazla mesafe kat etmesidir. Mâlum olduğu üzere hız, modern hayatta farkına varılmadan baskın hâle gelmiş ve günümüz insanı, maalesef hıza yenik düşmüştür. Yukarıda da söz edildiği gibi yemek yeme alışkanlıklarımız da hıza fedâ edilmiştir. Yavaş yemek yeme, esasında hızlı hayata direnmenin de bir yolu sayılır.
Slow food hareketinin ana gayesi, üretilen bütün gıdaların yerli ve taze olmasını, gerekli olgunluğa ulaşana kadar dalında kalmasını, ambalaj ve benzerlerinin çevreyi kirletmeyecek ürünler kullanılarak üretilmesini sağlamaktır. Bu sayede tüketiciler, ürünlerin nasıl ve ne şekilde üretildiğini bilecek, üretici tüketiciye başka aracılar olmadan ulaşacak, böylece emeğinin karşılığını da almış olacaktır.
Yani slow food hareketi, hem küçük ve orta ölçekli üreticileri korumakta, hem de daha iyi, sağlıklı, temiz bir şekilde gıdaya ulaşmayı hedeflemektedir. Hattâ bu durumdaki ciddiyetlerini göstermek için slow food kurucusu Carlo Petrini, her yıl Güney Amerikalı köylülere krediler vererek, ürettikleri ürünleri dünyaya sunmaları için destek olmaktadır.
Slow food’un ilkesi; temiz, uygun ve sağlıklı gıdadır. Endüstriyel gıdalara ve beslenme şekillerine karşı mücadele veren bir harekettir. Bunun yanında; yerel gıdalara, yerel üreticilere ve unutulmaya yüz tutan yerel lezzetlere, yeme-içme ile ilgili geleneklere, yerel tarım metotlarına önem verir, biyo-çeşitliliğin korunması için çaba sarf eder.
Slow food, hızlı yemeği ve hızlı hayatı ortadan kaldırmak için kurulan, üyelerinin desteklediği, ekogastronomik, uluslararası, kâr amaçsız bir organizasyondur. Bu harekete üyelik, gönüllülük esasına dayanır. Günümüzde bu hareket, 132 ülkede 100 binin üzerinde üyesi, 1.300 yerel grubu bulunan dünya çapında bir organizasyon hâline gelmiştir.1
Slow food, fertlere yerel yemeklerin lezzetini keşfetmelerini öğütler, fast foodun olumsuz tesirlerini azaltmayı tavsiye eder. Daha kaliteli bir hayat için insanın kendisine zaman ayırması ve dinlenmesi gerekir. Slow food hareketi, bu davranışı edinmemiz için çabalamaktadır.
Slow foodun hedeflerinden biri de yemek kültürünü keşfetmek ve geliştirmek, yerel mutfak mirasının korunmasını sağlamaktır. Unutulmuş veya unutulmaya yüz tutmuş mutfak kültürünün ve tarım metotlarının korunması da bu hareketin içinde yer almaktadır. Bunu başarabilmek için; yerel satıcıları, endüstriyel satıcılardan korumaya çabalar.
Slow food hareketine dahil olanlar, globalleşmiş marketlerden değil, yerel marketlerden alışveriş yapmayı tercih eder. Bu harekete dâhil lokantalar, pişirdikleri yemekler için yerel üreticiden alışveriş yapmak zorundadırlar. Hayvan soylarının, tahıl, sebze ve meyve tohumlarının yok olmaması için çaba gösterirler. Bunun için çeşitli etkinlikler yaparlar. Bunlardan biri de “Toprak Ana (Terra Madre)” oluşumudur. Bu oluşum, yerel ürünlerin kaybolmaması için bilimsel çalışmalar yapar. Bunun için uluslararası seviyede eğitim programları ve seminerler düzenler. Yok olma tehdidi altındaki ürünleri ve onları üretenleri belirler. Lezzet eğitimleri verir.
Slow food hareketi, genetik değişime uğramış ürünlere şiddetle karşı çıkmakta, özelliğini yitirmemiş ürünlerin üretilmesi ve tüketilmesini sağlamak için çaba sarf etmektedir. Bu çerçevede 1999 yılında “Slow City” hareketi başlatılmıştır. Kültür, sanat ve mutfakta yerel tatlara ve geleneklere önem veren bir hayat modeli benimsetilmeye başlanmıştır. Yerel ürünler, o bölgeyi ziyarete gelen turistlere tanıtılmakta ve onlara konukseverlik gösterilmektedir.
Toprak Ana (Terra Madre) Oluşumu
Toprak Ana Yiyecek Topluluğu, ilk toplantısını 2004 yılında 130 ülkeden 5 bin üretici ile birlikte İtalya’da yapmıştır. 2006 yılındaki ikinci toplantısında, teori ile uygulama arasında bir köprü olmak isteyen dört yüz akademisyen ve araştırmacının yanı sıra, yerel kaliteli üretimi desteklemek gibi önemli bir rolün farkında olan bin aşçının katılımıyla büyük bir organizasyon düzenlemiştir. 2008’de bir nesilden diğerine aktarılmış olan tarımdaki gelenekleri ve tecrübeleri göstermek için dünyanın her yerinden bin genç üretici, aşçı, öğrenci ve aktivist bu ağa dâhil olmuştur.
Günümüzde ulusal ve bölgesel “Toprak Ana” ağları büyümüş ve iyi, temiz, uygun gıda sağlamak için yerel toplulukların kapasitelerini artırmak maksadıyla, slow food conviviumlarıyla birlikte çalışmaya başlamıştır. Ulusal Toprak Ana toplantıları; Brezilya, İrlanda, Hollanda ve Tanzanya’yı içine alan birçok ülkede yapılmıştır. Günümüzde Toprak Ana ağında 2 bin yiyecek topluluğu ve on binden fazla küçük üretici bulunmaktadır.2 (Devam edecek)
1 www.slowfood.com
2 (http://www.slowfood.com/international/10/terra-madre?-session=query_session:D49C7F921883b223AAtwD5349EC0)
YORUMLAR