Ömrümüzden bir Ramazan daha eksiliyor… Hakkıyla idrak ve ihyâ edemediğimizi biliyoruz, ey mübarek ay… Ama “elvedâ” demeye de dilimiz varmıyor…
Gelişinle gönüllerimizi bayram yerine çevirirken, gidişinde bıraktığın bayramın ise gönüllerimizi tesellî etmeye yetmiyor.
Daha kaç Ramazan ayı nasip eder bize Mevlâ bilmiyoruz, bir dahaki Ramazan ayına çıkar mıyız, vâdemiz yeter mi, onu da bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey, biz senden râzıydık… Râzı olmamak ne mümkün, bizlere sunduğun güzellikler saymakla bitmez…Ama çok da çabuk olmadı mı bu vedâ?!
Daha geçenlerde “Ramazan geliyor!” diye sevinirken bir yanımız, diğer yanımız “günlerin uzunluğu, havaların sıcaklığı gibi” binbir türlü vesvese ve kuruntu ile çalkalandı.
Sanki gelen ay, iki dünyamızı da kurtarmaya gelmiyormuş gibi…
Sanki gelen mübarek ayın en önemli ibadeti olan orucu tutarken, her şeyin sahibi olan Allâh, kullarına her türlü kolaylığı ihsan etmiyormuş gibi…
Kullarını, kullarından daha çok düşünen kerîm Rabbimiz, bizi, daha zor ve daha çetin günlerin meşakkatinden kurtarıyor. Ufacık bir zorlukla, dünya ve âhiret yüklerimizden tonlarcasını kaldırıyor. Biz O’na yürüyerek bir adım yaklaşınca, O bize koşarak geliyor.
* * *
Şimdi ey Ramazan! Senden ayrıldığımız şu günlerde, seninle tattığımız lezzetlerin tadı damağımızda kaldı. Bizlere getirdiğin, sevabını yalnızca Cenâb-ı Hakk’ın bildiği orucun, eşsiz sünnet-i seniyyelerin olan teravihin, iftarın, sahurun, mukabelelerin, vermemize vesile olduğun fitre ve zekâtların, “hac değerindeki” umrelerin, seher vakti uykusuzlukların, îtikâfların…
Sen şimdi veda ederken bizlere,
Camilerin gözü yaşlı…
Teravihlerin boynu bükük…
“Salât-ı ümmiye” getiren dudaklar suskun…
İftarların gözü ufuklarda, bir sonraki Ramazan’ı beklerken…
Sahur vakitlerindeki görülmeye değer o neşemiz yok artık…
Câfer-i Sâdık -radıyallâhu anh-’ın Ramazan ayının sonunda yaptığı duâsını tekrar ediyoruz bizler de:
“Ey Ramazan’ın Rabbi olan ve Kur’ân’ı indiren Allâh’ım! İşte bu, kendisinde Kur’ân’ın indirildiği Ramazan ayıdır ve artık bitmek üzeredir. Yâ Rabbî, bütün günahlarım affedilmeden fecrin doğmasından veya Ramazan’ın çıkıp gitmesinden, Kerîm olan Zât’ına sığınırım! Âmin.” (İbnü’l-Cevzî, et-Tebsıra, II, 103)
Oruçlarımızı hakkıyla tutamasak da, binbir güzelliğinin hakkını tam olarak veremesek de; insanın yaşayacağı en büyük iki sevinçten biri olan iftar sevincini doyasıya yaşadık… Yâ Rabbi, Sen bize vefât ânımızdaki Sana kavuşma sevincini de yaşat!..
Teravihlerini huzur ve huşû ile kıldık… Seher vakitlerini büyük bir sahur mutluluğuyla ihyâ ettik… Kur’ân-ı Kerîm tilâvetleriyle evlerimizi pür-nûr etme çabasına girdik… Biz her hâlini sevdik ey mübarek ay… Biz senden râzıydık, sen de bizden râzı ol… Bizim için güzel şâhitlikte bulun. Rabbimizin katında bizim aleyhimizde şâhitlik etme!..
Elvedâ yâ şehr-i Ramazan, elvedâ…
Elvedâ yâ mâh-ı gufrân, elvedâ…
YORUMLAR