Bu yazımızda Üsküdarlı Vecihe Abla’dan bahsetmek istiyorum. Merhûmun çok güzel hâlleri vardı. Her hâli huzur içindeydi. Kalben huzurluydu, hâlinden râzıydı. Hep ilâhî huzurdaymış gibi davranır, Cenâb-ı Hakk’ın kendi üzerindeki murâkabesini hissederdi.
Hareketleri hep îtidal üzereydi. Heybetli görünür, ama gençlerle, çocuklarla, farklı yaş ve kültürdeki insanlarla arkadaşlık ederdi. Herkes de kendisiyle tanışmaktan, onunla birlikte olmaktan mutlu olurdu. Sohbetlerinde veya misafirleriyle görüşmelerinde gıybet ettiği veya boş konuştuğu görülmemişti.
Yaşlı olmasına rağmen kimseye iş buyurmaz, kendi işini kendi görürdü. Yıllarca annesine, ardından teyzesine, sonra da hasta kız kardeşine bakmıştı. Çok zekiydi. Okuduğunu, görüp işittiğini kolay kolay unutmaz ve yeri geldikçe sohbetlerinde kullanırdı.
Misafirine hazırlık yapar, intizamlı bir şekilde ağırlar ve onların gönüllerini hoş ederdi. Çocuklara:
“-Yavrucuğum!” veya “Güzel çiçeğim!” diye hitap eder, iltifat ederek onların gönüllerine girerdi.
Bir yere giderken muhakkak ikram edecek bir şeyler götürür, eli boş gitmezdi. Bir kişinin rahatsızlandığını duysa, ya bizzat ziyaretine gider ya da hiç olmazsa telefonla arardı.
“Nazar”ın hak olduğunu söyler, nazara karşı dikkatli olunmasını tenbih ederdi. İnsanların dikkatini çekecek hâl, davranış ve şa’şaadan uzak durulmasını öğütlerdi.
Her zaman abdestli bulunmanın faziletlerini anlatır, sabah kalkınca ve akşam yatarken “Âyetü’l-Kürsî, Felâk ve Nâs” sûrelerini okuyup sünnet üzere, üzerimize üflememizin bizi belâ ve musîbetlerden koruyacağını anlatırdı.
Gösterişten, kerâmetten, isim yapıp meşhur olmaktan çok korkar; mahfiyet ve tevâzû hâlini muhafaza ederdi. Kendisi için:
“-Vecihe’yi ben affetmiyorum, Allah affetsin!..” derdi.
Bir defasında şöyle demişti:
“-Sabah kalkınca, iyi niyetle bir sâlih amel işleyin. Onun sevâbını, büyüklerinize ve geçmişlerinize bağışlayın. Sizin sevâbınız eksilmez, ancak yaptığınız hayrın sevâbı onlara da gider. Uyanık olun, fırsatları kaçırmayın!..
Hastahâne önünden geçerken hastalara, kabristandan geçerken mü’min ve mü’mine ölülere duâ edin. Cenâze görürseniz, “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn: Biz, Allah’dan geldik. Yine O’na döneceğiz!” deyin.
Bir gün bizler de öleceğiz. Şimdi tanımadıklarımızın geçmişlerine okuyalım ki, gün gelir bizim ruhumuza okuyanlar da çıkar. Böylece biz, müslümanlar olarak birbirimizin günahlarının bağışlanması için duâ etmiş oluruz. Allah da bütün müslümanları, bu kardeşlik sebebiyle affediverir, inşâallâh…”
Son zamanlarına doğru, evinde ne var, ne yok, infâk etmişti. Kendisinin zarurî ihtiyacını karşılayacak birkaç eşya dışında, hiçbir şeyi kalmamıştı.
Rabbim, kendisine rahmet eylesin. Mekânını cennet, bizleri de kendisine refîk eylesin. Âmin.
YORUMLAR