Umre-2

Umrenin Yapılışı

İhramlı bir şekilde Harem bölgesine giren kişi, heyecan ve ihlâsla, Allâh’ı anarak Mescid-i Haram’a yönelir.

Kâbe’ye gidilirken yolda, bol bol telbiyeler, tekbirler, salavâtlar getirilmesi müstehaptır. Erkekler bu tekbirleri hafif duyulacak bir sesle yaparken, kadınlar bu tesbih ve duâları sessizce yaparlar.

Kâbe görülünce yapılan ilk duâ makbuldür ve Kâbe görüldükten sonra, artık telbiye getirilmez.

Kişi, umrenin ilk önce tavâfına niyet eder. Bu niyeti, “Niyet ettim, Allâh’ım; Sen’in rızân için umre tavafı yapmaya, bunu bana kolaylaştır ve benden kabul eyle!” şeklinde yapmak sünnettir.

 

Tavaf

Kâbe’nin etrafını yedi kere dönmek, demektir. Kâbe’nin etrafında bir kere dönmeye “şavt” denir. Yedi şavt, bir tavaf eder.

Tavafa başlamadan önce erkekler ihram elbiselerini sağ omuz açık kalacak şekilde sararlar. (Iztıbâ) Bu, sünnettir. Abdullah ibni Abbas -radıyallâhu anhümâ-: 

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ve ashâbı, Cîrâne’de umre için ihrâma girdiler. Kâbe’yi tavaf ederken «remel» (ilk üç şavtta, koşar adım yürümek) yaptılar ve ridâlarını (ihram elbisesinin üst parçasını) sağ koltuklarının altına alıp ucunu da sol omuzlarının üzerine atarak «ıztıbâ» yaptılar.” demiştir. (Ebû Dâvûd, Menâsik, 50, II, 444; Kinânî, II, 801-808)

Abdestli (vâcip) ve setr-i avrete uygun bir şekilde tavâfa, Hacerü’l-Esved denilen taşın hizasından başlanır, (Vâcip)… Tavafa başlamadan önce, Hacerü’l-Esved ve Kâbe; “Bismillâhi Allâhu Ekber” denilerek selamlanır, (Sünnet)… Hacerü’l-Esved’in yanında bulunan bir kimse, taşa dokunur ve öper. Yakınında olmayan kimse ise, onun hizasında ellerini kaldırarak taşı selâmlar.

Tavaf esnasında, Kâbe sol tarafa alınır, (Vâcip)... Kişi, tavafını yaparken zikirler, salavâtlar, tekbirler, duâlar edebilir, (Müstehap). Okunan duâların, illâ Arapça olması gerekmez. Bu gibi duâlar okunmasa bile tavaf geçerlidir. Tavaf esnasında yapılan duâ ve zikirleri yüksek sesle yapmak, tavaf yapan diğer insanları rahatsız edebileceği için uygun değildir. Zaten önemli olan sesli bir biçimde bağırarak duâ yapmak değil, ihlâs ve samimiyettir. Hadîs-i şerîfte buyrulur:

“Kâbe’yi tavaf etmek, namaz (kılmak) gibidir. Ancak bir farkla, namaz kılan bir kimse konuşamaz, ancak tavaf eden bir kimse konuşabilir. Dolayısıyla konuşan, ancak hayır konuşsun.” (Nesaî, Menâsik, 136, V, 222)

Tavafı, “Hatim”in (Kâbe’nin kuzey tarafındaki yarım daire şeklindeki duvar) dışından yapmak gerekir, (Vâcip)…

Erkeklerin, ardından sa’y yapılacak olan tavafların ilk üç şavtında, kısa adımlarla koşar gibi çalımlı yürümeleri (remel) sünnettir.

Tavafın her şavtında, “Rükn-i Yemânî” de istilâm edilir (selâmlanır), ancak öpülmez. Rükn-i Yemânî, Hacer-i Esved’in bulunduğu köşeden bir önceki köşedir. Rükn-i Yemânî’den Hacerü’l-Esved köşesine gidene kadar, “Rabbenâ âtinâ…” ve “Rabbenağfirlî…” duâları okunması sünnettir. Abdullah bin Ömer -radıyallahu anhümâ- şöyle buyurmuştur:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- tavafın her şavtında Rükn-i Yemânî ile Hacer-i Esved’i istilâm etmeden (selâmlamadan) geçmezdi.” (Ebû Dâvud, Menâsik, 48, II, 440-441)

Bu şekilde Hacerü’l-Esved’den başlayıp, tekrar Hacerü’l-Esved köşesine varılınca bir şavt tamamlanmış olur. Şavtlar, ara vermeden yapılmalıdır. Aynı şekilde yapılan yedi şavtın sonunda tavaf bitirilir.

Tavafın sonunda tavaf namazı kılmak vâciptir. Kalabalığın olmadığı zamanlarda insanlara eziyet verme gibi bir durum olmayınca, bu namazın “Makâm-ı İbrahim” denilen yerde kılınması tercih edilir, (Sünnet)... Abdullah bin Ömer -radıyallahu anhümâ- buyurur ki:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’den şöyle işittim: «Kim Kâbe’yi tavaf eder ve tavaftan sonra iki rekât namaz kılarsa, bir köle ve câriyeyi âzâd etmiş gibi sevap kazanır.” (İbn-i Mâce, Sünen, Kitâbü’l-Menâsik, Hadis No: 2956)

Namazdan sonra mümkünse “mültezem” (Hacerü’l-Esved ile Kâbe kapısı arasındaki duvar) kısmında duâ etmek ve zemzem suyu içmek güzel görülür, (Sünnet)… Zemzem içilirken şu duâ yapılmalıdır:

 “Allâh’ım! Sen’den faydalı ilim, bol rızık ve her türlü hastalıktan ve gamdan şifa istiyorum.”

Tavaftan sonra sa’y yapmak için Safâ ve Merve tepelerine gidilir.

 

Sa’y Yapmak

Sa’y: Lügatte koşmak, hızlı yürümek, çaba göstermek demektir. Istılahta ise, Safâ ile Merve tepeleri arasındaki yedi defa gidiş-gelişe denir.

 Sa’y’da Safâ’dan Merve’ye dört gidiş, Merve’den Safâ’ya üç dönüş olmak üzere toplam yedi şavt bulunur. Sa’y’a Safâ’dan başlamak farzdır. Sa’y’a başlamadan önce niyet edilir:

“Niyet ettim Allâh’ım Sen’in rızân için umrenin sa’yını yapmaya, bunu bana kolaylaştır ve benden kabul eyle!”

Bu şekilde yapılan niyetten sonra Kâbe’ye dönülür; tekbir, tehlil ve salavâtlar getirilir. Sonra Kâbe ve Hacerü’l-Esved selâmlanarak (istilâm) sa’y’a başlanır, (Sünnet)…

 Kişi, sa’y esnasında gidiş ve gelişlerde duâ ve zikirlerde bulunabilir. Ancak illâ duâ ve zikirde bulunması gerekmez. Erkekler, yeşil ışıklı direklerin arasında koşar adımlarla yürürler, (Hervele)… Böyle yapmak sünnettir. Kadınlar hervele yapmazlar.

 Her tepeye varıldığında tekbir ve tehliller getirilir. Kâbe ve Hacerü’l-Esved selâmlanır.

 Yedi şavt tamam olunca, saçlar tıraş edilerek ihramdan çıkılır.

 

Tıraş Olmak (Saçları Kısaltmak)

Erkekler, saçlarının en az dörtte birini keserek, kadınlar ise saçlarının ucundan parmak ucu kadar kesmekle ihramdan çıkarlar.

Tavaf ve sa’yını tamamlamış olan kişiler, kendi saçlarını kesebilirler.

Tıraş olduktan sonra umre tamamlanmış ve bütün ihram yasakları, kişinin üzerinden kalkmış olur.

* * *

Umresini bitiren kişi, dilerse harem sınırlarına çıkıp tekrar ihrâma girebilir ve yeniden kendisi için yahut başkaları adına umre yapabilir. Ancak faziletli olan, tekrar tekrar umre yapmak yerine, bir umreyi tamamladıktan sonra bol bol tavaf yapmaktır.

* * *

Allah Teâlâ, ziyaret ve ibadetlerinizi katında makbul ve mebrur eylesin; Ümmet-i Muhammed’e her fırsatta o mukaddes mekânlara gitmeyi nasip etsin. Âmin.

 

 

Kevser ATAR

kvsratar@hotmail.com

 

 

 

Kutucuk içine

PEYGAMBERİMİZİN UMRELERİ

 

Hazret-i Katâde şöyle anlatıyor:

“Enes -radıyallâhu anh-’a:

«-Rasûlullah Efendimiz kaç umre yaptı?» diye sordum. Dedi ki:

«-Dört umre yaptı:

1- Hicretin altıncı yılında Zilkâde ayında Hudeybiye Anlaşması yapılarak ihsar[1] vâkî olandır.

2- Hicretin yedinci yılında, kazâ umresi.

3- Huneyn ganimetlerinin taksiminde, Cîrâne’de niyetlenerek yaptığı umre.

4- Veda Haccı’nda, hac ile beraber yaptığı umre.»

«-Allah Rasûlü kaç hac yaptı?» diye tekrar sordum. O da dedi ki:

“-Bir hac yaptı. O da vedâ haccıdır.»” (Fethu’l-Âlâm, c: 4, sh: 234)

 

 

[1] İhsar: Sözlükte “alıkoymak, men etmek, engellemek, daralmak, âciz olmak” gibi mânâlara gelen ihsar, dinî bir kavram olarak, “hac veya umre yapmak üzere ihrama girdikten sonra, hac ve umrenin tamamlanmasının engellenmesi; herhangi bir sebeple tavaf ve vakfe yapma imkânının ortadan kalkması” demektir.

Hanefîlere göre düşmanın engellemesi, savaş sebebiyle yolların kapanması, hastalık, parasız kalmak gibi yolculuğu, dolayısıyla hac veya umreyi tamamlamaya mânî her türlü engel, ihsar sebebi sayılmıştır. Hac ve umreden alıkonulan kişiye “muhsar” denir.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle