Ağaç, ömür boyu dallarında dost besleyememenin hüznü içindedir. Sonbahar gelince hüznü en derin anlamıyla ağaç yaşar belki de... Hüznün gözyaşı kısmını döktüğü yapraklarıyla anlatır; mutluluk kısmını ise baharda açan çiçekleriyle... Dallarındaki minik yapraklarını her güzde yitirse de, o zamana kadar en güzel şekilde besleyip korumuştur ya, damlalarını akıtırken gülümsemenin resmini çizer.
Ağaç; her bahar mevsiminde yeniden dirilir. Yapraklar, her hazan mevsiminde yeniden direnir...
Yaprakların direnişi ağacın dallarında başlar. Düşmeme çabası değildir verdikleri mücâdele... Kendilerini bu kadar çok seven, dostluğuna alan ağaca karşı vefakârca bir duruş belki de... Görevlerini, yapabilecekleri son noktaya kadar en güzel şekilde îfâ edebilmek... Yoksa onlar bilmiyorlar mı, toprağın olmama adına ne kadar direnseler de, kendi özleri ve damarları bir gün elbet onun kucağına değecek...
İşte bu direnişin örneğini gösteriyor birbirine sımsıkı tutunmuş üç yaprak!.. İnce damarlarına aldırmadan, sonuna kadar güçlerinin yettiği ölçüde, geliş gâyelerini kusursuz tamamlamak derdindeler. Kendilerine taşımaları için verilen ağırlıkları gram dahî eksiltmeden, kara kışa rağmen, iş başındalar... Üç kafadarın âciz bedenleriyle anlatmak istedikleri birilerinin duymasını uygun gördükleri mesajlardır belki de...
“Kendilerine verilen ağırlıkları hakkıyla taşımaları için...”
Bunu kendime sorduğumda, ruhumda yankılanan cevabını bulmaya çalışıyorum. İşte mesajın derinliğindeki nüans sanırım işin burasında gizli…
Uçları artık sararmaya başlamış bu üç yaprak, rüzgârın:
“-Nasıl olsa yakında sizin de akıbetiniz diğerleri gibi olacak!..” dercesine deli gibi esmesine:
“-Âkıbet aynı olsa da, görev boş vermeye gelmez!..” şeklindeki duruşlarıyla karşılık veriyorlar.
Oysa beşerin kendi içindeki yaprakları hemen pes etme derdindeler. Değil böylesine şiddetli rüzgârlara maruz kalmayı, ufak bir üflemeyle yitmeye meyyaller. Kendilerine verilen ağırlıklar unutuluyor, boş veriliyor, daha sararmadan kurutuyorlar damarlarını...
Üç kafadar, kendi cüsselerine bakmadan, işlerini güzelce bitirebilme amacı güdüyorsa, bunlardan üstün meziyetle yaratılmış olan beşere ne oluyor acaba?!. İnsan kelimesinin kökü olan “nisyan: unutkanlık” burada devreye giriyor belki de ve taşımakla mükellef olduğu ağırlıklar unutuluyor.
Üç yaprak; insana karşılaştığı bütün zorluklara karşı nasıl dayanması gerektiği hususunda iyi bir örnek!.. İbret alıp hayatın ibresini mücâdele ruhuyla doldurarak geçirmesi kazanç olsa gerek...
Erva GÜNAY
YORUMLAR