Son günlerde evlilik cüzdanına sahip olan çiftlerin -Allah mes’ud etsin- bir de kulaklarına küpe hediye ediliyor; “En az üç çocuk…”
Kendince herkes kafasından bundaki mânâyı çözmeye çalışsa da durum ekonomistler açısından değerlendirildiğinde üç çocuk meselesi daha da önemli bir hâl alıyor. Neden mi?
Çünkü üç çocuk demek, bereket demek…
Önce basit bir mantıkla yola çıkalım; anne-baba vefat ettikten sonra iki çocuğu nüfus sayımında onların yerini alıyor ve eğer üçüncü çocuk yoksa (+ 1) nüfus artışı sağlanamıyor, ülke yerinde sayıyor. Ancak bahsetmek istediğim, daha önemli bir mesele; nüfusun neden artıyor olması gerektiği... Bunu kavradığımızda, kulaktan dolma câhilce rızık tedirginliğine düşmüş, nasıl karnını doyuracağız diye hayıflanan çatlak seslerin de ağzını tıkamış olacağız.
Tarihe baktığımız zaman nüfusu çok olan ülkeler birçok açıdan avantajlara sahip olmuşlardır. ABD ile başlayan bu süreç, şimdilerde Çin ve Hindistan’ın dünyanın bütün dikkatini üzerine çekmesiyle devam etmektedir. Çin’in, ucuz işçilik sayesinde bütün yatırımcıların gözdesi hâline gelmesi ve ABD’den sonra dünyanın ikinci büyük ekonomik güç hâlini alması ve önümüzdeki yıllarda ABD gibi bir devi geçeceğinin kesinleşmesi, sizce bir tesâdüf mü?
“-İşçilerimiz, Çinliler gibi günlük 1$ (dolara) mı çalışsın, yani!” dediğinizi duyar gibiyim.
Elbette aziz milletimiz için söylemek istediğimiz bu değil. Zaten 1 milyar 347 milyonluk Çin’in nüfusuna ulaşmamız mümkün gözükmüyor; böyle bir korku yersiz…
Hindistan ve Çin, kendi vatandaşlarının bolluğu sayesinde bugün dünyanın pek çok coğrafyasıyla ilgilenme, buralarda ihaleler kazanarak tecrübe edinmeye devam ediyor. Takdir edersiniz ki, “güçlü bir ekonomi”, netice olarak “güçlü bir ülke”, iyi bir askerî savunma ve refah seviyesi yüksek bir hayat standardı getirir.
Bunu tek bir insanın hayatına da indirebiliriz. Bir insan var ve sağlıklı olmalı ki, karnını doyurabilmek için çalışsın, kendini tehlikelere karşı savunmak için tedbirler alsın. Nasıl bir tek insanın var ve sağlıklı olması, her şeyin başı ise, toplum hayatında da “milleti oluşturan fertlerin” var olması gerekir. Bugün dünyada 3-4 milyonluk nüfusu ile var olan milletlerle, milyarlara ulaşan toplulukların küresel rekabet ve ağırlığı bir değildir.
Bugün Çin ve Hindistan, hiçbir şey yapmasalar dahî kendi ürettiklerini kendi halklarına satarak -nüfus çokluğundan dolayı- ekonomilerini ayakta tutabilmektedirler.
Türkiye’nin ilerlemesinden tedirgin olan iç ve dış güçler, nüfus artışının ekonomideki, yani güçlenmedeki rolünü iyi kavradıklarından, ülkemizde yıllarca “Âile Plânlaması” saçmalığını yaymaya çalıştılar. Afişlerinde mutlu âile tablosunu, anne-baba ve tek çocuklu resimleri kullanarak tasarladılar. Bunları yaparken başka ülkelerde çocuk yapan âilelere maaş bağlanmaya devam etti. Sırf bu misal bile işin içinde bir terslik olduğunu göstermiyor mu? Eğer “fazla çocuk” zararlı ise, Avrupa vb. ülkeler, neden çocuk doğurmayı teşvik eder? Eğer “fazla çocuk” faydalı bir şeyse, niye bizim ülkemizde yıllarca bunu zorlaştırmaya çalışırlar?
“Üç çocuk…” ile başlayan cümlenin, aslında nerelere geldiğinin farkına varmalıyız. Ve dahası bunu yaymalı ve desteklemeliyiz.
Çünkü dünyanın -mazlûm olan bütün insanların hakkı için- güçlü, gür, iyi yetişmiş ve çok sayıda müslümana ihtiyacı var.
YORUMLAR