Tevekkül, kısaca, kul olarak bütün sebeplere mürâcaat ettikten sonra bir işin âkıbetini Allâh’a havâle etmek, O’nun halkettiğine de râzı ve teslim olmak demektir.
Bu, bir çiftçinin tohumunu toprağa ekip onu çapaladıktan sonra, mahsûlün oluşunu Allah’tan niyaz etmesi gibidir. Mahsûlün olgunlaşması için yağmuru gönderen, rüzgârı estiren, güneşi çıkaran Allah’tır. Bir tarla faresi tohumları toprağın altında yiyebileceği gibi, bir tabiî âfet de büyüyüp olgunlaşan mahsulleri bir anda yok edebilir. Bu durum, bir bitki için böyle olduğu gibi bütün hâdiseler için de böyledir. Her oluş, birtakım sebep ve şartlara bağlıdır.
Bu sebeple insan, üzerine düşen vecibeleri hakkıyla yerine getirdikten sonra Allâh’ın kader ve kazâsına teslim olmayı bilmelidir. Zaten her şey olup bittikten sonra dövünmenin, yanıp yakılmanın, feryâd ü figânın da bir mânâsı yoktur. Çünkü olup biten bir şey tekrar geri döndürülemez.
Tevekkül, insanın kulluğunu, acziyetini hissetmesi ve bütün sebeplerin yaratıcısı Rabbine bütün kalbiyle güvenmesidir. Zira O istemeden bir yaprak kımıldamaz. O’nun ilmi dışında, bu dünya üzerinde olup biten hiçbir şey yoktur. Mâdemki bütün varlıklar, O’nun kudret ve hikmeti ile işlemektedir; insana düşen bu ilâhî hükümranlık ve sanatı ibret nazarıyla seyretmekten ibârettir.
Tevekkül; sabırdır, rızâdır, ümittir, ye’se (ümitsizliğe) düşmemektir.
Tevekkül; “Hasbünallâh ve ni’mel vekîl” yani “Allah bize kâfîdir, O ne güzel vekildir.” diyerek işlerimize Allâh’ı vekil tayin etmektir.
Tevekkül, biraz önce de ifade ettiğimiz gibi, hiçbir şey yapmadan bütün iş ve sebepleri Allâh’a havâle etme tembelliği değildir.
Tevekkül, aynı zamanda kanaattir, gönül zenginliğidir. Elden geldiğince çalışıp eline geçen ile yetinmeyi bilmektir.
Tevekkül, cömertliktir, infaktır, îsârdır. Kendisine ikram eden kerîm Rabbin verdiklerini, kendisinden daha muhtaç olanlar ile paylaşmaktır. Bu şekliyle tevekkül, gerçek zenginliktir.
Tevekkül, insanlardan bir şey beklememek, insanların elindekine güvenmemektir. Sadece ve ancak Allâh’a güvenmektir, O’na bel bağlamak, O’ndan dilemek, ihtiyacını O’na arz etmektir. Zaten her hâlükârda O’na yönelip tevekkül edenler başka neye muhtaçtır?! O’ndan mahrum olanlar neye sahiptir?!
Tevekkül, insanın başına gelen bâdire ve sıkıntılarda en büyük mânevî dayanak, en büyük destektir.
Tevekkül, üzüntülere kendini kaptırmamak, sevinçlerle şımarmamaktır.
Tevekkül, hayat boyu îtidaldir. Her işinde hikmet sahibi Rabb’e gönül huzuruyla teslim olmak, O’nun hükmüne cân u gönülden boyun eğmektir.
Tevekkül, sebeplerin arkasındaki mânevî sırlara teşne olmaktır.
Velhâsıl tevekkül, gönül ferahlığı ve iki cihan saâdetinin anahtarlarındandır.
Rabbimiz, bizleri hakikî tevekkül ehlinden eylesin. Âmin.
YORUMLAR