Tevbe Ayı: Receb-İ Şerif

“…Şüphesiz Allah, çok tevbe eden ve çok temizlenenleri sever.” (el-Bakara, 222)

Bizlere şu fânî ömrümüzde bir kez daha üç aylara erişebilmeyi nasîb eden sonsuz rahmet ve merhamet sahibi Cenâb-ı Hakk’a nihâyetsiz hamd ü senâlar olsun.

Rasûl-i Ekrem Efendimiz; “Receb Allah’ın ayı, Şaban benim, Ramazan ümmetimin ayıdır.” buyurarak üç ayların bizler için ne kadar kıymetli bir hazine olduğunu ifade buyurmuşlardır.

Peygamberler dışında her insan hata yapar, günah işler. Kişiye düşen görev, düştüğü yanlıştan yüz çevirerek Hakk’a ilticâ etmek ve pişmanlığını îtiraf ederek dil, kalp ve beden ile bu yanlışını temizlemeye çalışmaktır.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu hakikati şöyle ifade buyururlar:

“Her insan hata eder. (…) Hata edenlerin en hayırlısı, tevbe edenlerdir.” (Tirmizî, Kıyâme, 49)

Hata etmemek, hatasız kul olmak mümkün değil. Rabbimiz de bize bu hatalarımızdan temizlenme kapısı olan “tevbe”yi, ölüm ânına kadar açık bırakmış. Fakat tevbeyi erteleyip durmak doğru değil!.. Çünkü ölümün ne zaman geleceğini hiçbirimiz bilmiyoruz.

Akıllı insan, her vakti ganimet bilerek pişmanlık içinde tevbeye yapışır. Geçmişini temizlemek için fırsatları kollar. Gecikmeden, geciktirmeden, hataların peşi sıra hemen tevbe eder. Mü’minin hâli, hatayı müteâkip hemen tevbe etmek faziletiyle, azgın günahkâr ve kâfirlerden ayrılır. Çünkü günâhı kanıksamış olan bu kimseler, îman ve tevbe etmeyi habire erteler dururlar. Karşılarına ölüm meleği geldiği zaman da çaresiz ve günahlar içinde âhirete göçerler.

Allah Teâlâ, makbul tevbe ile reddedilecek tevbeyi şöyle haber vermektedir:

“Allâh’ın kabul edeceği tevbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah bunların tevbesini kabul eder. Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.

Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çatınca, «Ben şimdi tevbe ettim.» diyenler ile kâfir olarak ölenler için (kabul edilecek) bir tevbe yoktur. Onlar için acı bir azap hazırlamışızdır.” (en-Nisâ, 17-18)

Cenâb-ı Hak, ölüm gelip çatmadan evvel tevbe edenleri, kapısından eli boş çevirmeyeceğini, Peygamber Efendimizin lisânından, şu hadîs-i kudsî ile bizlere haber veriyor:

Kim bir hayır işlerse, ona bunun on misli vardır veya daha da artırırım. Kim bir kötülük işlerse, ona da bunun karşılığı vardır. Ya da tamamen affederim. Kim bana bir karış yaklaşırsa, Ben ona bir arşın yaklaşırım. Kim bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. Kim bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak varırım. Kim bana hiçbir şeyi ortak koşmamak şartıyla, dünya dolusu günahla gelirse, ben kendisini o kadar mağfiretle karşılarım.” (Müslim, Zikir, 22)

Tevbe etmenin genel olarak belli bir vakti olmamakla birlikte, mübarek gün ve gecelerde, seher vakitlerinde ve namaz arkalarında yapılan tevbelerin kabul edilme umudu, diğer vakitlere göre daha yüksektir.

Hem mübarek üç ayların ilki, hem de dört haram aydan (Receb, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem) bir tanesi olan Receb-i Şerîf ise, tevbe ve istiğfar ayıdır. Çünkü bu aylarda dil ve gönüller temizlenerek Ramazan-ı Şerîf’in bereket ve feyizlerine hazırlanır.

“Receb ayında istiğfarı çoğaltın!” buyuran Rasûl-i Kibriyâ Efendimiz, Receb’in hilali gözüktüğünde ashâbına şöyle seslenirdi:

“Tevbe ayının hilâli gözüktü; Allah Teâlâ’ya bu ayda ilticâ eden, bu ayda O’ndan af isteyenlere müjdeler olsun.”

Şöyle buyrulur: Receb ayının her saatinde Cehennem’den azatlılar vardır. Bu ayda çokça tevbe ve istiğfarla meşgul olunmak sûretiyle, kişinin o saatlerden birine denk gelmesi ve Cehennem’den âzad olunması umulur.

 

İkrâmı ve ihsânı bol bir gece: Regâib Gecesi:

Receb ayı, içerisinde türlü güzellikleri saklayan bir aydır. Bu güzelliklerden bir tanesi de Receb’in ilk Cuma gecesi olan, kelime mânâsıyla “rağbet olunan, bol ihsan ve değerli hediyeler” demek olan “Regâib” gecesidir.

Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyuruyorlar:

“Beş gece vardır ki, o gecelerde yapılan duâlar geri çevrilmez:

1-Receb’in ilk Cuma gecesi (Regâib gecesi),

2-Şâban’ın on beşinci gecesi (Berâat gecesi),

3-Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece (Cuma gecesi),

4-Ramazan Bayramı gecesi,

5-Kurban Bayramı gecesi.” (İslâm İlmihali, A. Fikri Yavuz, sh: 529)

Regâib gecesini bir fırsat bilerek çokça tevbe ve istiğfar etmeli, bu gecenin sayısız bereketinden taat ve ibadetlerimizle dünya ve âhiret hayatımız için büyük kazançlar elde etmeye çalışmalıyız.

* * *

“Receb ayının ilk Cum’a gecesine Regâib gecesi denir. Bazı âlimlerin açıklamasına göre, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu gece pek çok rûhânî ahvâl ve ikrâma kavuşmuş olmakla, Yüce Allâh’a şükür için on iki rekat namaz kılmıştır.

Peygamber Efendimiz’in -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu Regâib gecesinde, ana rahmine düşmüş olduğuna dâir olan bir rivâyet uygun görülmemektedir. Çünkü bu gece ile Hazret-i Peygamberimizin doğumu arasındaki zaman, bu hesaba aykırı düşmektedir. Ancak Hazret-i Âmine’nin, Peygamber Efendimiz’e hâmile kaldığını bu gece anlamış olması düşünülebilir. Sebep ne olursa olsun, bu gece pek mübârek bir gecedir.

Zaten Regâib; istenilen, değeri çok olan, bağış, ihsân, ikrâm ve nefis şeyler demektir. “Râğibe” kelimesinin çoğuludur. Bu geceyi ibâdetle geçirmenin sevâbı çok büyüktür.

Bu geceyi hakkıyla idrak edebilmek için Receb ayının ilk Perşembe gününü oruçlu geçirmek, gecesinde de akşamla yatsı arasında iki rekâtta bir selâm verecek şekilde on iki rekât namaz kılmak, Allah Rasûlü tarafından tavsiye edilmiştir. (Bkz: Yusuf Demireşik, Aylar Üç Aylar Mübarek Gün ve Geceler, Sultantepe Yayınları, sh:164-168)

Allâh’ım! Bizlere bu mübârek tevbe ayından affolarak çıkmayı nasîb eyle. Allâh’ım! Receb ve Şaban ayını bize mübârek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır. Âmin.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle