Tecelli-Yi Osmanî

Hazret-i Osman... 

Hayâ sultânı... 

Örtülere bürünmüş güzellik...

Kabristandan her geçişinde durup içli içli ağlamaktadır. Sorarlar sebebini: 

“Bir gün Rasûlullâh -sallallahu aleyhi ve sellem-’le buradan geçiyorduk, durdu ve bana burayı parmağıyla işaret ederek;

«-Ey Osman burası senin ilk konağın!» dedi.” 

“Ben de düşünüyorum ve kendime diyorum ki: «Ey Osman!.. Burası senin ilk konağın, hâlin ne olacak?»”

***

Allâhu Teâlâ’nın “es-Settâr” ism-i şerîfinin tecellîsiyle örtülü-bürülü bir hayat yaşıyoruz. Gizleniyor her şey... Her şey mütesettir. Peki örtüler kalktığında halimiz ne olacak? 

Ağaçların yeşil örtüsünün altındaki ateş; toprağın, denizin altındaki ateş, gülen yüzlerin gerisindeki hased, tatlı sözlerin bürüdüğü gaflet, uykuların örttüğü gece, hüzün ve melankolinin sarıp sarmaladığı ihmallerimiz… 

***

Örtüler kalktığında halimiz ne olacak?

Bir tohum gibi ömrüm, zaman toprağının koynunda. Bu kabukların altından ne çıkacak Rabbim? Eller, ayaklar şahitlik edecekmiş, acaba ne birikiyor hücrelerimde?

Evlerimiz de birer örtü, eşlerimiz, çocuklarımız, ebeveynlerimiz de. Hayır ve şer sarmaş dolaş aramızda; haklar zannettiğimizden daha keskin, iki tarafı da keskin bir kılıç, savrulacak mahşer meydanında… Örtüler kalktığında halimiz ne olacak?

Allâh, “Settâr” ismi ile tecellî ediyor; örtüyor ayıplarımızı, kusurlarımızı, acılarımızı; örtüyor eskiyen bedenlerimizi. Ömür kışı bizi ölüm baharına doğru sürüklüyor hızla. Kabirlerimizi, renk vermeyen örtülerimizi işliyoruz; bildiğimiz, bilmediğimiz ipliklerle, bağlarla...

O hayâ sultânının setresine bürünüp merhamet diliyorum; ağlıyor içimde yüzünü görmediğim bana ait şeyler: 

“-Örtüler kalktığında benim halim ne olacak? Ey Settâr olan Rabbimiz, üzerimizden alma setr tecellîni; bizi, örtülerimizi açarak utandırma, ey hayâyı seven, merhametine sığınıyoruz, bizi açık-saçık bırakma! Yâ Settâr, Üstürnâ (Bizleri ört)!” 

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle