Muhterem Okuyucularımız;
İhlâs, kulun, her hâline hakkıyla vâkıf olan Cenâb-ı Hakk’a gönlünü arz etme hâlidir. Harfsiz ve kelimesiz gönül dilekçesinin takdimidir. Aradan diğer insanları, eşyayı ve dünyayı çıkararak kulun, Rabbin huzuruna bir “hiç” olarak dîvan durmasıdır.
Kul, o makamda dile gelir ve şöyle niyaz etmeye başlar:
“Yâ Rabbi!.. Bendeki her şeyin sahibi Sensin. Beni, benden iyi bilen de Sensin. Beni seven de, sevdiren de, isteyen de, isteten de Sensin. İstettin ki, lutfedeceksin; bizleri mahrum etme yâ Rabbi! Lutfettin ki, istiyoruz. Öyleyse yüce Rabbim, beni, bana bırakma!.. Göz açıp kapayıncaya kadar bile nefsimin eline terk etme!.. Beni, Senden başka kimseye muhtaç etme!.. Senden başka kimseye el açtırma!.. Senin sevginle dolmayı, Senin sevginle doymayı, Senin rızana kavuşmayı nasip et!.. Senin katına getireceğimiz tek yükümüz, Senin tasdikini almış îman ve ihlâsımız olsun.”
* * *
Bu dünya pazarında nice ihlas ehli kullar var ki, bir ricasına, bir “keşke”sine dağlar yol olur!.. Bu dünya pazarında öyle has kullar var ki, Allah, onların gören gözü, işiten kulağı, tutan eli olmuş!.. Bu dünya viranesinde, izbelerde kalmış, kimsenin adını-sanını bilmediği, kimsenin itibar edip dönüp hâlini-hatırını bile sormadığı öyle ihlâs erleri var ki, dünyanın dönerken savrulup gitmesini engelleyen dağlar gibi, insanlar arasında çakılı kalmışlardır. İnsanların helâk olup gitmesine, onların Allah katındaki kıymetleri hürmetine fırsat verilmez. Onların ölümü, âlemin ölümü gibidir. Onlar, duâlarıyla gök kubbeyi tutarlar da Allâh’ın lütfuyla gök, olanca ağırlığı ile başımıza yıkılmaz. Onlar, duâlarıyla rahmet yüklü bulutları çağırırlar da taşlar yerine üzerimize hâlâ yağmur damlaları yağar. Onların duâ ve himmetleri bereketiyle yetimlerin yüzleri güler, dullar sevinir, kimsesizler, garipler tesellî bulur. Onlar sayesinde, insanlar, “insan olmayı” ve “insan kalmayı” öğrenirler.
* * *
İhlâs, dünyanın da, âhiretin de geçer akçesidir. İçinde ihlâs olmayan ibâdet, içinde ihlâs olmayan duâ, içinde ihlâs olmayan hizmet, içinde ihlâs olmayan şehâdet “yok” gibidir. Âdeta paçavra gibi savrulur ve sahibinin yüzüne çarpılır.
Rabbimiz, bizleri ihlâsa erdirdiği, sevip sevdirdiği kullarından eylesin. Bizi, şeytandan, nefsimizden, gururdan, kibirden, riyâdan, dünya gâilesinden, kıyâmet bâdiresinden, kabir dehşetinden, cehennem felâketinden lütfuyla, ikramıyla korusun!.. Îmanlarımızı, ibâdetlerimizi, bilcümle hayır, hasenât ve hizmetlerimizi ihlâsla ziynetlendirsin. Kulluğumuzu takvâ ile taçlandırsın, gönlümüzü nûruyla nûrlandırsın, âkıbetimizi rızâsıyla sonlandırsın. Âmin...
* * *
Rabbimiz, Receb ve Şaban’ı bize mübârek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır. Âmin.
YORUMLAR