Sunuş

Muhterem Okuyucularımız;

 

“Siz içinizdeki garipler sebebiyle rahmete nâil oluyorsunuz.” buyuruyor, Allah Rasûlü… İçimizdeki garipler, kimsesizler, fakirler, dullar, öksüzler, yetimler…

Yetimler… Allâh’ın, evinin direğinden mahrum ettiği ve kendisiyle bütün insanları imtihan ettiği nârin varlıklar… Nârin, nâzenin, kırgın, kırılgan, mahcub, mütevekkil, boynu bükük, duâsı makbul… Ne kadar yukarılara yükselse cemiyet içinde, hep bir tarafı eksik olan kimseler…

Ramazan’ın kalplerimizi incelttiği, rakikleştirdiği bu günlerde, gönül tellerinizi titreteceğini düşündüğümüz bir konuyu gündemimize taşıdık. Aslında gündem denilen şey, bir “gün”e ait geçici bir şey… Fakat “yetimler”, her günümüzün gündemi olmalı… Hani Peygamber Efendimizin daha sabah namazında, günün ilk ışıklarının düşmeye başladığı demlerde sorduğu sorular var ya:

“-Bugün oruçlu olan var mı? Bugün bir hasta ziyaret eden var mı? Bu gün bir yetimi sevindiren var mı?”

Ve Hazret-i Ebûbekir’in:

“-Ben yaptım, ey Allâh’ın Rasûlü…” cümlesi…

Bir de Hazret-i Ömer’in itirafı:

“-Ben namazdan hemen sonra bunları yapmayı düşünüyordum. Ey Ebûbekir, bunları bu kadar kısa bir vakte nasıl yetiştirdin? Muhakkak ki sen, hepimizin en faziletlisisin!..”

İşte faziletin yolu, çevremizdeki garipleri, kimsesizleri, muhtaçları, dulları, yaşlıları ve yetimleri görüp gözetmekten geçiyor. Her günümüzü, her günümüzün sabahını hayırlarla açmak…

Yetimleri sahiplenmek, öksüzleri himâye etmek, ihtiyaçlarını gidermeye çalışmak, onların mallarını, yine onlar adına korumak, kollamak, büyütmek, geliştirmek… Hepsi îmanla terbiye olmuş bir toplumun temel vasıflarından…

“Tüyü bitmemiş yetim hakkı” ifadesi aslında, hepimiz için ne kadar ürkütücü olmalı… Çünkü onların duâsı ile de, bedduâsı ile de Cenâb-ı Hak arasında bir perde yok!.. Onlar, Rabbimizin nazlı kulları… Fakat bu ifade, maalesef dillere pelesenk oldu olalı, bir nakarat ve siyâsî bir karalamanın ötesinde bir mânâ ifade etmemeye başladı. Bu ise, belki en acı kayıplarımızdan biri…

Eğer bir toplumda yaşlıların, dulların, gariplerin, kimsesizlerin yüzü gülüyorsa, onlar, sahipsiz olmadıklarını düşünüyorlarsa ve “yalnız” değillerse, işte asıl o toplumun müreffeh, mes’ud ve huzurlu olduğunu söyleyebiliriz. Ve yalnız böyle bir toplumu, ilâhî rahmet kuşatır ve ancak böyle bir toplumun her kademesine sağanak sağanak bereket, muhabbet, huzur ve sekînet iner.

Yâ Rabbi, bizi de, içinde “yalnız”, “kimsesiz” ve “sahipsiz” insanların bulunmadığı o toplumlar arasına kat. Katından, katılaşan kalplerimize ünsiyet, ülfet, muhabbet ve merhamet lutfet!.. Bizi, senin rahmetinin mahrumu olan nasipsiz kimselerden eyleme!.. Âmin.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle