Sunuş

Muhterem Okuyucularımız;

Mayıs ayının 11’i, Receb Ayı’nın ilk günü… “Üçaylar Mevsimi”ne başlamış bulunuyoruz. Sıra sıra kandiller, gecemizi aydınlatıp gündüzümüzü bereketlendirirken Birkaç aydır devam eden bir silsile ile karşınıza çıkıyoruz: “İbâdetlere başlama ve ibadetleri alışkanlık hâline getirme”… Buradaki “alışkanlık”, ibadetlerin şuursuzca yapılarak “sıradan” hâle gelmesi değil; hayatımızın bir parçası, olmazsa olmazı hâline gelmesi…

Şüphesiz ibâdet öncelikle küçük yaşlarda başlanırsa, daha kalıcı oluyor. Ecdâdımızın dediği gibi, “Ağaç yaşken eğiliyor.” Bu yüzden çocuklarımızı, ibadete alıştırmak için fırsatları kaçırmamalı; bugün-yarın diyerek en değerli vakitleri zâyî etmemeli!.. Sonra şikâyet etmenin, dövünmenin vakti geçmiş oluyor.

Elbette ibâdete alışmak, sadece çocukken olmaz. Hayatının belli bir döneminde “dönüş” yaparak “Rabbine kavuşan herkes” ibâdet edecek, “ibadete alışacak yaşta”dır. Mühim olan yaptığımız ibadetleri, “kime karşı” yaptığımızın şuurunda olmak…

Mayıs ayında aslında pek çok konu var, gündemi meşgul eden… Meselâ bir “Anneler Günü” hikâyesi… Tüketim toplumunu doğuran, besleyen bir değerler savruluşu… Annesini, senede bir gün gören, arayan, hediyeler veren, böylece “annesine karşı vazifelerini yapmış olmanın verdiği huzur ve vicdan rahatlığı” (!) içinde kendi hayatına devam eden insanlar bir tarafta… Bir tarafta da o günlerde anneleri hatırlatacak, sevindirecek hediyeler üretme derdinde olan bir dolu insan, esnaf, sanayici… Herkes, tamamen “duygusal” olarak meseleye yaklaşıyor. Hediye üretenler, meselenin para kısmı ile ilgileniyor. Hediye alanlar, sadece göstermelik kuru bir hediye ile “annesinin gönlünü alma” derdinde… Bir de kamuoyu baskısını unutmamak lâzım… “Sizin evlat ne aldı? Yoksa hiçbir şey almadı mı? Hayırsız çıktı, desene!..” Senenin 364 günü unutulan, kendi kaderine terk edilen, ihmal edilen, yetmediği gibi küçük görülen, hakaret edilen, varsa elindeki emekli maaşı vs. alınan anneler, tek günlük, basit, sıradan ve tamamen maddî bir hediye ile “gönülleri alınacak” kimseler olarak kabul ediliyor ve bu anlayış yerleştirilmeye çalışılıyor maalesef...

Mayıs ayı, aynı zamanda İstanbul’un fethinin gerçekleştiği ay!.. Şehid ve gâzilerimize minnet ve şükranlarımızı, bu vesileyle bir kere daha arz ediyor ve ruhlarına Fâtihalar gönderiyoruz. Fâtih Sultan Mehmed demişken, onun emanetlerinden birisi olan Gâzi Bosna Hersek’i de unutmamak lâzım… Yazarlarımızın Nisan ayında Kutlu Doğum vesilesiyle ziyaret etmiş olduğu bu ecdad yadigârı topraklar, tarih boyunca hep acıyla yoğrulmuş. Bugün de tarihin bizden bekledikleri var. Rabbim, emanetlerine gereği gibi sahip çıkan ve kıyamet günü ilâhî huzura yüz akı ile dönen kullarından eylesin.

Geçen aylarda müjdesini verdiğimiz kitaplarımız da yayınlandı. Neslihan Nur Türk Hanım’ın “Aşk Olsun!” adlı eseri ile muhterem yazarımız Zâhide Topcu Hanımefendi’nin beyi ile birlikte kaleme almış olduğu “Sohbet-i Ârifân” adlı kitabı, “Şebnem Kitapları” arasında okuyucu ile buluşmayı bekliyor. Daha nice güzel eser ve haberlerde buluşmak ümidi ve duâsıyla…

Allâh’a emanet olunuz.

 

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle