Sunuş

Muhterem Okuyucularımız;

Senenin son ayına geldik. Aralık ayı, 2012 yılının son ayı… Geçtiğimiz ay da Hicrî yılbaşı olarak 1434’e girdik… Senelerin biri geliyor, diğeri gidiyor. Biz her an, geri dönüşü olmayan bir akıntıda sürüklenip Rabbimize gidiyoruz. O’ndan geldik, yine O’na dönüyoruz. Mühim olan geldiğimiz andaki saflık ve temizliğimizi denî dünyanın kötülükleri ile kirletmemek; Rabbimizin huzuruna elimiz, gönlümüz, zihnimiz, âzâlarımız, bedenimiz ve amel defterimiz temiz, tertemiz bir şekilde varabilmek…

* * *

Bu sayıda günümüzde gözlerimizi, gönüllerimizi bulandıran, bizi içten ve dıştan kirleten bir konu hakkında hasbihâl edelim dedik: Tesettür… Aslında hemen hepimizin her vesileyle âşinâ olduğu, gündemimizden hiç düşmeyen bir konu bu… Günümüzde şeytanların, erkek-kadın hepimize yaklaştığı, içimizi bulandırdığı, bakışımızı kirlettiği bir konu… Şeytan, kızlara, kadınlara sahip oldukları güzellikleri “göstermesi” yönünde telkinde bulunuyor, erkekleri de etrafındaki güzelliklerin “farkına varması” yönünde…

Birisi göstermek, kendisini farkında olunur bir hâle getirmek için süsleniyor-püsleniyor, kokulanıyor, Allâh’ın kendisine ziynet olarak vermiş olduğu ne varsa, hemen herkesin iştahına arz ediyor. Peygamberimizin yasakladığı hangi çeşit giyim tarzı varsa, bugün revaçta… Erkeklere benzemek isteyen kadınlar mı ararsınız, kadınlara benzemek isteyen erkekler mi? Altını gösteren dar elbiseler mi ararsınız, şeffaflık, transparanlık mı? İnsanı cezbeden, erkeği ve kadını birbirine çeken, delirtici kokular mı ararsınız, o da mebzul miktarda var.

Diğeri ise, bir sinek gibi nefsinin kokuşmuş isteklerinin etrafında pervâne oluyor. Bu konuda nice ağır maddî ve mânevî bedeller ödüyor.

* * *

Evlilikten ürkütülen gençler, bekârlığı tercih ediyorlar. Âileler, evliliği, yuva kurmayı zorlaştırdıkça, bekârlık ve zina ihtimali artıyor. Bazen fiilî olarak kötü yollara düşüyor insanlar, bazen düşünce ve duygu dünyaları kirleniyor.

Adı “tesettür” elbisesi olup da daha “dâvetkâr” kıyafet tercihlerini saymıyoruz bile… Arz-talep dengesi diyorlar. “Müşterilerimiz, böyle modeller istiyor!” diyor dindar üretici ve satıcılar… Müşteriler ise, “gönüllerine göre bir tesettür kıyâfet bulamamaktan” şikâyetçi…

Erkekler, tesettürü, sadece kadından beklememeli… En büyük tesettür, gözlerimizin önüne yerleştirilmiş perdeler… İmam-ı Şâfiî, “Bir harama bakışla, insan aklının yarısını zâyî etmiş olur.” diyor. Biz, zamâne genç erkek ve kadınları, acaba aklımızın kaçta kaçı ile yetinmeye çalışıyoruz.

Daha söylenecek çok söz var. Çünkü bu konu çok hassas… Çok yaralı olduğumuz bir konu… Biz, bu sayıda genelde tesettür nasıl olmalıdır, konusunu değil de, insanın kendine ait güzellikleri göstermesinin ya da tesettürlü kıyafetlerinin albenili olup olmamasının tesettür anlayışıyla irtibatını işlemeye çalıştık. Aslında bu konu, biraz önce de ifade ettiğimiz gibi, pek çok yönüyle, uzun uzun işlenebilecek ve işlenmesi gereken bir konu…

* * *

Dergimizin bu sayısının; yeni bir yıla, yeni bir sayfa açma, gönlümüze giden nisyan, isyan ve gaflet karanlığını bir nebze olsun azaltma vesilesi olması temennisiyle… Gelecek sayıda buluşuncaya dek, Allâh’a emânet olunuz.

 

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle