Muhterem Okuyucularımız;
Üçaylar’ın son durağı, Ramazan ayının içindeyiz. Bu ay içinde Ramazan Bayramı da var. Bir taraftan nefsimizle mücâdele ve onu dizginlemeye çalışma mücâdelesi, bir taraftan da modern dünyanın gündem bombardımanları…
Kadınlar arasında eskiden beri var olan “fazla kilolarla ilgili dert ve meseleler”, artık erkeklerin, hattâ ergenliğe ulaşmamış çocukların da gündeminde… Elbette bunda “tüketim çağı” insanları olmamızın, reklam ve sistemli propagandalarla her şeyi alabildiğince tüketmeye zorlanmamızın rolü büyük… Daha doğumdan itibaren “obezite: şişmanlık” dertleriyle muzdarip yüzbinler varken, bir de hayatı boyunca karnı hiç tıka basa doymamış bir kıta dolusu, milyonlarca insan var. Böyle zıtlıklar çağında yaşıyoruz.
Bizi, bu ay, “az yeme, diyet vb.” konuları işlemeye sevk eden ise, bambaşka bir husus… Bir niyet tashihi diyebiliriz. Evet, on bir ayın sultanı Ramazan Ayı teşrif etti. Biz de, bu ay içinde 30 gün boyunca açlık temrinleri yapıyor; fakirlerin, muhtaçların hâllerini hissetmeye çalışıyoruz. Ama dikkat edilecek bir husus var; oruç tutarken aç kalma sebebimiz, “fazla kilolardan kurtulmak” değil, olmamalı!..
Orucun ana gâyesi, Allâh’ın rızâsını kazanmak… Elbette bu rızâyı kazanırken hemen hemen her ibâdette olduğu gibi ruh ve bedenimize birtakım faydaları var, olacak da… Ama gâyemiz sapmamalı… Eğer orucu, sadece fazla kilolardan kurtulmaya yarayan bir diyet rejimi olarak görürsek, korkarız ki, yanımıza sadece açlık kâr kalır. Orucun mânevî ikliminden nasiplenemeyiz.
Elbette “aşırı kilo” almak da doğru değil, günümüzde olduğu gibi “Allâh’ın helâl kıldıklarını kendimize haram kılacak” ve “beden emânetimizi aşırı derecede tahrip edecek” kadar aç kalmak da…
Müslüman îtidal, yani denge insanıdır. Dünyası için âhireti, âhireti için dünyasını unutmaz. Bedeni îmar ederken rûhu ihmal; rûhu ihyâ ederken de bedeni tahrip etmez. Kalbi ve kafası, ruhu ve bedeni, gecesi ve gündüzü, kısacası dünyası ve âhireti mâmur bir ferttir, mü’min… Eğer illâ bir tercih yapacaksa, fânî hayat yerine ebedî hayata yönelik tercihlerde bulunur.
Günümüzde bir çılgınlık ve hastalık hâline gelen “aşırı zayıflık”tan da, “aşırı şişmanlık”tan da Allâh’a sığınırız. Rabbimiz, kendi iradesi dışında böyle hastalıklara musallat olan kardeşlerimize de kolaylık ve çıkış yolları ihsan eylesin. İrâdemizi, kendi rızâsına muvâfık niyet, iş ve amellere yönlendirsin. Bize firâset, basiret ve irade kuvveti ihsan eylesin. Zaten Ramazan ayının hikmetlerinden birisi de bu değil mi? İnsanın kalp ve zihnini açmak, iradesini takviye etmek…
Rabbimiz, bizi, Ramazan’ın hakkını vererek annesinden doğduğu gibi bütün hata ve günahlardan bağışlanmış bir şekilde bayrama kavuşan kullarından eylesin. İslâm ümmetinin gözyaşı dökmediği, dünyada aç, garip ve mazlum insanların kalmadığı hakiki bayramlara ulaşmayı cümlemize nasip eylesin. Âmin.
YORUMLAR