Sunuş

Muhterem Okuyucularımız;

Kışın hükümfermâ olduğu bir mevsimde daha sizinle birlikteyiz. Bu sayımızla birlikte dört yılımız tamamlanmış oluyor!.. Dört yıl, dört cilt!.. Zaman ırmağı, insanla birlikte akıp gidiyor. Bir daha geri dönmemek üzere!.. Eski filozoflar, “Bir ırmakta iki kere yıkanılmaz!” demişler. Çünkü ırmağa ikinci defa girişinizde, ilk kez yıkandığınız sular akıp gitmiştir. Artık o, yeni bir ırmaktır.

Allah’ın, kâinâta koymuş olduğu bu nizam, insan vücûdu için de geçerli… Her ân yenilenip durmakta vücudumuz!.. Milyonlarca hücremiz ölüp, milyonlarcası yeniden doğmakta!.. Her ne kadar bazı tâlihsizler, yeniden yaratılmayı inkâr etse de, vücudumuz her ân bu hakîkâti ilân etmekte!.. Gözümüzle gördüğümüz canlı-cansız bütün kâinât da böyle değil mi? Her ân hareket, her ân değişim, her ân gayret!..

Biz de Allah’ın yeryüzüne koyduğu bu değişmez “değişim kanunu”nu kendimize rehber ittihaz ettik. “İki günümüzü eşit” geçirmemeye çalıştık. Sizden aldığımız heyecan, aşk ve teşviklerle her bir sayımızda birkaç muştu sığdırmaya çalıştık. Hep daha iyiye, daha güzele ulaşmaya, size lâyık olmaya gayret ettik.

Dergimizin sayfalarında da göreceğiniz üzere, size yine dopdolu bir dergi hazırladık. Öncelikle dosya bütünlüğü içinde; ülkemizi, insanımızı ve kardeşliğimizi tehdid eden bir tehlikeye dikkat çekmeye çalıştık. Her gün gazete ve televizyonlarda duymakta olduğumuz, günbegün artan sayı ve çeşidiyle sokaklarda rastladığımız “misyoner”lerin kim olduğu konusunu mercek altına aldık. Her bir yazarımız, kendi gönül zâviyesinden bu konuyu inceledi.

Bu konuyla paralel bir şekilde bir gönül mâcerası ile hıristiyanlığa meyleden manken kızımızdan yola çıkarak çocuklarımızı, torunlarımızı pençesine alan mâneviyât boşluğu ve ihmalkârlıklarımıza değindik. İnsanları dışlamak, kötülemek, karalamak çok kolay!.. Mühim olan bağışlamak, kabullenmek ve temize çıkarmak!.. Biz günaha olan düşmanlığımızı, günahkâra taşımamaya çalışarak, hatalarımızı dile getirdik. Elbette hırsız da suçludur, ama onu bu suça iten sebepleri de görmek gerekir.

Sonra “dünyadaki iki yüzlülüğü” fotoğrafların diliyle ifade etmeye çalıştık. İnsanlar, medeniyetler ve ekonomik imkânlar arasındaki uçurumu!.. Bu bir-iki sayfa, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir!..” diyen bir dinin mensûbu olarak bizi, dünyanın neredeyse yarısını teşkil eden açların hâlini düşünmeye sevkedebilirse ne mutlu!.. “Nerede hata yaptık, neler yapabiliriz?”in derdine düşürebilirse, birkaç dakikalık da olsa merhamet ve tefekkür duygularımızı harekete geçirip en azından duâyı hatırlatabilirse…

Daha sonraki sayfalarımızda hayatın farklı renklerini görebilirsiniz; evlâdını doğumda kaybeden bir anayı, trafik kazası neticesinde ayaklarından mahrum büyüyen Vefâ’yı, bir ninenin elinde büyüyen garib Nergis’i, vasiyetiyle dedikoducu komşularına iyi bir ders veren ve sevgilisine giden mübârek teyzeyi… İnsanın nankörlüğünü, Peygamber Efendimizin misafir ettiği Medine dostlarını, evlilikteki ilk adımı ve eşler arasındaki ayrılığı… Daha nicelerini…

* * *

Şebnem Kitapları’na iki yeni kitap daha katıldı. İnsanların, içlerinde kaybettikleri sıcaklığı tekrar kazandırmak adına, elden ele okunsun diye… Kısa, öz, anlaşılır ve vurucu menkıbelerden yola çıkarak, evliyâullah’ın hikmet dolu hayat ve nasihatleri kulaklara küpe olsun diye!..

Hanefî mezhebinin kurucusu İmam Ebû Hanife, fıkha hasrettiği derslerini, haftada bir gün menkıbelere ayırırmış. Allah’ın dinini, Allah’ın sevgili kulları nasıl anladılar ve nasıl yaşadılar; İslâm’a yön verecek talebeleri görsün diye…

Onların muhabbet, hizmet, tefekkür ve ibâdet dolu hayatlarından günümüze taşıyacağımız nice dersler var. Onların yaşadıklarından kendi hayatımıza devşirip âhirete azık hazırlayacak nice ibretler var!.. Öyleyse “Dünya Yolcusuna Âhiret Azığı” tavsiye etmenin vaktidir. Vakit, âhirete hazırlanmanın vaktidir.

* * *

Sizi sımsıcak, duygu dolu bir Şebnem’le başbaşa bırakırken; Ocak ayının başında idrâk edeceğimiz mübârek Kurban Bayramı ile hacı kardeşlerimizin o mukaddes topraklarındaki yeniden doğuşlarını şimdiden tebrik ederiz. İnşâallâh hacı kardeşlerimizin o bereketli topraklardan getirdiği ruh ve heyecan, İslâm âleminin ve dünyamızın kurtuluşunun mayası olur!..

 

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle