Muhterem Okuyucularımız,
İnsan olmanın ne büyük bir nîmet olduğunu ve bu büyük nimetin ne büyük sorumluluklar gerektirdiğini hatırlatan bir sayıyla “merhaba” diyoruz.
Şüphesiz, Allah Teâlâ’nın “mükerrem” kıldığı, dünya ve üzerindeki her şeyi kendisine tahsis ederek, onu “halife” tâyin ettiği bir insanın şeref ve üstünlükleri saymakla bitmez. O, âlemin özü, kâinâtın gözbebeğidir. Ama maalesef, bu kadar kıymetli olan insan, kendi cinsinden, kendisiyle aynı kıymet vasıflarını taşıyan başka bir insanın canına kastedebiliyor. Hem de basit sebeplerle ve cânice!..
Bu sayfaların nezâhetine uygun düşmediği için almadığımız vahşiyâne cinâyetler, acaba hangi hâlet-i rûhiye ile işleniyor? Kıyan kim, kıyılan kim ve sebep ne? Açıkçası büyük bir muammâ!..
Biz de artık gittikçe sıklaşan bir sûrette duyageldiğimiz ölüm vak’alarına bir başka pencereden bakmaya çalıştık: İnsanın değeri ve insan hayatının dokunulmazlığı!..
Keyfî sebeplerle öldürülen insanları tartışırken, artık âile fertlerinin birbirine kastetmeye başladığı bir zaman diliminde; bu acı gerçeklerle yüzleşmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Acaba nerede hata yaptık; eğitimde mi, öğretimde mi, âilede, sokakta, okulda ve medyada mı? Biz meseleyi, zihinlere mâl edecek kadar işlediğimizi düşünmekle beraber, toplum olarak bu konunun üzerinde daha çok durulması gerektiği kanaatindeyiz. Her şahıs ve her müessese, bu konuyla ilgili kendini hesaba çekmeli ve bir öz-eleştiri yapmalı!.. Çünkü biz böyle değildik, ne yaptık da bu hâle geldik!.. Hangi taşları yerinden oynattık da, bina üzerimize yıkılmaya yüz tuttu!..
İnşaallâh, daha güzel günler ve daha iç acıcı konuları işleyeceğimiz Şebnem’ler gelecektir. Ama eskilerin ifadesiyle “def-i mefâsid, celb-i menâfîden evlâdır”; yani kötülükleri def etmek, iyiliklere ulaşmaya çalışmaktan önce gelmelidir.
Bu sayımızda muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi’nin, günahlarla kirlenmiş nefislerimize hatırlattığı tevbe kapısını, Nesibe Bilgin Hanımefendi’nin hastane kapılarında yaşadığı gönül muhâsebelerini ve alıştığınız, Mesnevî kokan üslûbuyla Neslihan Nur Türk Hanımefendi’nin “Yaşlı Terzi ile Genç Elbise” adlı hikâyesini, ayrıca burada saymakla bitiremeyeceğimiz daha nicelerini bulacaksınız.
Gelecek ay, görüşmek üzere…
Allah’a emânet olunuz.
Not: 26 Temmuz itibariyle müşerref olduğumuz “Üç Aylar”ın, İslâm âlemine ve bütün insanlığa barış, huzur ve saâdetler getirmesini niyâz ederiz.
“Allah’ım, Receb ve Şaban’ı mübârek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır!.. Âmin”
YORUMLAR