Sunuş

Muhterem Okuyucularımız;

 

Dergimizde geçtiğimiz sayıdan itibaren bazı değişikliklerin olduğunu fark etmişsinizdir. Altıncı yılımıza girerken kendi kendimizle yarışmak, size daha güzel bir şekil ve muhtevâ hazırlamanın derdindeyiz. Şu âna kadar bizi anlayışla karşıladığınız ve hep teşvik ettiğiniz için teşekkür ederiz.

Geçen sayımızda bir de sürpriz hazırladık: Osman Nûri Topbaş Hocaefendi’nin hanımlarımıza yönelik yeni bir hikâyesi… Şebnem, Nûr Hemşire ve Yunus Dede!.. İnşallah gelecek sayılarımızda daha da müptelâsı olacağınız bir yazı dizisi… Aynur Mısıroğlu hanımefendinin “Tanıdığım Mükemmel Hanımefendiler” üst başlığı ile devam eden yazıları da müslüman toplumumuza farklı bir mercekle bakmamızı sağlıyor. Kaybettiğimiz, ama farkında varamadığımız değerleri ve insanları hatırlatıyor. O seride de pek çok değerli hanımı tanıma fırsatını bulacaksınız.

Önümüzdeki sayı, Nisan… Bir çok müjdeler, sürprizler sizleri bekliyor; şimdilik bu kadarını söylemekle yetinelim.

* * *

Bu sayımızda “edeb” konusunu işleyelim dedik, kısaca… Bizi biz yapan en önemli değerlerden biri olan “edeb”i… Edebiyatımızın özü olan “edeb”i… Tarih ve toplumumuzun alâmet-i fârikası (en belirgin özelliği) olan “edeb”i… Yavaş yavaş kaybetmekte olduğumuz “edeb”i…

Hayatımızın her safhasında, her davranışımızda, her sözümüzde “edeb”i kuşanmalıyız. Çünkü o bizi belâlardan, utanılacak her türlü rezâletten muhafaza edecek mânevî bir zırh… Bizi yücelten, güzelleştiren, olgunlaştıran ve seviyemizi koruyan… Eskiler, “Edeb yâ hû” demişler; “İllâ Edeb” demişler…

Evet, imanımızı, ahlâkımızı taçlandıran şey, edeb!.. Allah’a, Peygamber Efendimiz’e, Kur’ân-ı Kerîm’e, anne-babamıza, eşimize, çocuklarımıza, arkadaşımıza karşı hep edeb ölçüleri var. Bazen ufacık bir edeb noksanlığı, her şeye sıfırdan başlamamıza sebep olacak kadar vahim neticeler doğurabiliyor. Onun için illâ edeb, illâ edeb!..

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle