Muhterem Okuyucularımız;
Hayat merhale merhale… İnsanlar doğuyorlar, acziyet içinde anne-babaların şefkat kucağında büyümeye başlıyorlar. Uykusuz geceler, türlü mahrumiyetler… Ebeveynin sevgi ve şefkat dolu yüreği, onların bütün mâsumâne çilelerini sîneye çekmeyi biliyor. Çocuk emeklerken, ilk adımlarını atarken herkes etrafında, sevinç hâlesi olmuş bir hâlde…
Sonra okul yılları… İlk okul, ilk ders, ilk öğretmen, ilk sınıf ilk arkadaşlar… Derken yıllar geçiyor; bizim yıllardır, el bebek, gül bebek büyüttüğümüz yavrumuz, birden tanınmaz bir hâle geliyor. Her sözümüze karşı çıkıyor, her nasihatimizi tersliyor, “Yap!” dediğimizi terk ediyor, “Vazgeç!” dediğimizi inadına devam ettiriyor. Çocuğumuza bir hâller oluyor. O ev kuzusu, ana-babasına hayran hayran bakan genç sanki yuvayı terk ediyor, yerine her şeyi, herkesi eleştiren, arkadaşlarına kapılıp sürüklenen toy, cesur ve dikbaşlı birisi geliyor. Nedir bu olup bitenler? Bizim yetiştirdiğimiz uysal, kibar, efendi, anlayışlı yavrumuz nerede? Şimdi bu ukalâ (!), kendi başına buyruk çocuk da nereden çıktı?
Aslında bütün bu yaşananlar, anne-babaların kendi gençliklerini unutmasından kaynaklanıyor? Vücutla birlikte ruh ve gönül dünyasının büyük çalkantılar yaşadığı gençlik ve ergenlik dönemi, hayatın gencin gözüyle tekrar dizayn edildiği bir dönem… Dostluklar, alışkanlıklar, zevkler, heyecanlar, düşünceler, inançlar, sevgiler, bağlılıklar, hepsi tekrar tekrar gözden geçiriliyor.
Aslında bu dönem, çok hassas… Bu dönemde anne ve babaların yanlış düşünce, tavır ve davranışları, gençlerin kollarının, ayaklarının, daha da ötesinde kalp ve beyinlerinin yanlış “alçılanması”na sebep olabiliyor. Her yetişkinin geçirdiği bu dönem, hayatın ilerleyen safhaları için hep ipuçları ve hem de yol haritasını ortaya koyuyor.
Gençler, bu dönemde büyüklerinden biraz daha anlayış, sabır ve uzaktan kontrol beklerken; büyükler de gençlerin bir an önce eski sâkin dönemlerine dönmesini ve idealler çerçevesinde bir hayat kurmasını arzu ediyorlar.
Unutmamalı ki, biz de genç olduk ve bu büyük bâdireleri biz de atlattık. Gençleri, en iyi anlaması gerekenler, onların yaşadıklarını daha önce kendileri yaşamış olanlardır.
Biz de bu sayıda gençlere ve onların ergenlik döneminde yaşadığı sıkıntılara dikkat çekmek istedik. Âilelerin unuttuğunu hatırlatmak, bilmediğini öğretmek ve böylece hem âilelerin, hem de gençlerin bu hassas dönemi daha kolayca atlatmasına yardımcı olmak istedik. İnşâallah, bu sınırlı sayfalar, hepimize yardımcı olur, ufkumuzu açar ve isitkbâlin mânevî mimarlarının yetişmesine katkıda bulunur.
24 Haziran itibariyle zamanımızı şereflendirmiş bulunan Üçaylar’ın, bütün İslâm Âlemi için hayırlara vesîle olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederiz:
“Yâ Rabbi, Receb ve Şaban’ı bizlere mübârek eyle, bizi Ramazan’a ulaştır!.. Âmin.”
YORUMLAR