Muhterem Okuyucularımız;
Geldik, gidiyoruz. Her birimiz birer misafiriz, bu iki kapılı handa… Bir kapıdan girdik mi, öbür kapıdan çıkmak mukadder…
Ölüm, Allâh’ın emri… Nefes alıp vermeye başlayan her can, ölümü tadacak… Küçük-büyük, genç-yaşlı herkes bir gün vazifeli melekle karşılaşacak ve can emanetini teslim edecek. Hayat herkese bir kere verilmiş ve herkes, kendi hayatında ne yaptığına, nasıl yaşadığına göre Cenâb-ı Hakk’a hesabını verecek…
Güzel yaşayıp güzel ölenlere, arkasında hayır-hasenât ve sadaka-i câriyeler bırakanlara ne mutlu… Hayırlarda öncü olanlara, her ânını hesap şuuru ve âhirete îman perspektifi ile yaşayanlara ne mutlu… Ne mutlu, îman edenlere, îmanını sâlih amellerle süsleyip îman ve yüz akı ile Rabbinin huzuruna çıkanlara…
Allâh’ım, bizi bu sâlih ve sâliha kulların ile Cennet’te, Peygamber Efendimiz’in Havz-ı Kevseri’nde buluştur. Bizi de onların ruhunu teslim aldığın gibi, Sen bizden râzı, biz Senden râzı olarak huzuruna kabul buyur. Âmîn.
* * *
Dergimizin bu sayısını, kapanıp giden ömür defterlerini yâd etmek için hazırlamıştık. Aslında gün geçmiyor ki, tanıdık, bildik bir kimsenin vefat haberini almış olmayalım. Ancak son birkaç yıldır, dünya bir hastalık ve salgınla topyekûn mücadele içinde… Bu yüzden vefatlara karşı daha mı hassasız, yoksa ölüm haberleri daha mı çok geliyor, bilmiyoruz. Ama uzun bir zamandan beri herkesin değişmez gündemi, hastalıklar ve ölüm…
Ölüm, insanın hayatına göre renk değiştiriyor. Hayatınız nasıl geçiyorsa, ölümünüzün rengi de o şekle dönüşüyor. Güzel bir hayat geçiren kimsenin ölümü de güzelleşiyor. Geri dönüp baktığında hayatını boşa geçirdiğini düşünen veya ömrünü heder etmiş kimsenin de ölüm ve sonrasıyla ilgili düşünceleri kararıyor.
Aslında merhametlilerin en merhametlisi olan Rabbimiz, îman, tevbe ve mağfiret kapısını ecel gelinceye kadar bütün kullarına ardına açık bırakmış. İnsan “yüzü olmadığından” mıdır, “şeytanın kandırmacasından” mıdır bilinmez, o kapıya gitmemek için bütün kapıların zilini çalıp duruyor. Lâkin bu kapıdan kaçış yok! Gönüllü veya gönülsüz herkes bu yolun yolcusu… Zira bütün yollar, O’ndan başladı ve yine O’na çıkıyor. O halde O’ndan kaçış yok! O’na doğru severek, isteyerek, kanatlanarak koşmak lâzım!.. Rabbimiz, kendine doğru koşan kulları arasına bizleri de dâhil eylesin.
Dergimizde de yazıları neşredilmiş olan Râbia Gülcan Kardaş Hanımefendi, 30 Ekim 2021 tarihinde dünya yolculuğunu tamamladı ve dâr-ı bekâya irtihal etti. Kendisine Allah’tan rahmet ve mağfiret, yakınlarına ve sevenlerine de sabr-ı cemîl niyaz ediyoruz. O’nun “Ecel Kuşu” başlıklı yazısından şu satırlarla sizi baş başa bırakıyoruz:
“Bir elde hayat bir elde ölüm. Ellerine iyice bak. Ne hayat ne ölüm. Hay olan da O, baki olan da… Ne hayat ne ölüm senin elinde... Verdiği nefeslerin hepsi emanet bir canın nasibine kayıtlı. Biz sebeplere bakıyor, okuyabildiğimiz kadarını anlamaya çalışıyoruz. Çocuk sesleri ile sarılınca bitmez tükenmez bir ömür var elimizde sanıyoruz. Çukurlaşan gözlerinde tanıdık bir işaret ararken bir ihtiyarın, «Sağlık olsun gerisi boş, amaan işte yalan dünya!» diyoruz, derin bir nefesin peşi sıra… Halbuki sağlık bile bir perde olabiliyor, hakikatle aramızda. Nice sağlıklı vücutlar kibre sürüklemez mi insanı? Nice sağlık peşinde harcanan emek, gayret; insanı fazlaca meşgul etmez mi? Nice sağlığı yerinde olmayan insan, nefes alıp vermeye devam ederken, «pek de gençti, pek de güzeldi, pek de sağlıklıydı» denilenler kefen giymez mi? (…) Ecel de bir kuş olup konar penceremize... Ecel kuşunu sevinerek karşılayan, ruhu özlediği yerlere kanat çırpanlardan, bir elinde îman, bir elinde affedilme ümidi, emaneti teslim edenlerden olup, kendi kitabını yüz akıyla okuyabilenlerden olma niyazı gönlümüzde.”
YORUMLAR