AZERBAYCAN’DA YETİŞEN İLK HANIM HÂFIZIMIZ
Bilindiği üzere Azerbaycan, 70 yıl Sovyet Rusya’nın her türlü dînî ve millî kısıtlamaları içerisinde benliğinden koparılmaya çalışılmıştır. Ama ne sevindiricidir ki, değil 70 yıl, 700 yıl da geçse bu millet, hamuruna katılan bir tuz misali, mânevî duygularını içine sindirmiştir. Bu toprağın tâ derinliklerinden gelen o ulvî ses, kendisini her zaman göstermiş ve gönülleri ferahlatan Bilâl-i Habeşî’nin sesi gibi yanık yüreklere su serpmiştir. Aynı bunun gibi çağlar geçse de, bir milletin aslına rucû etmesi kaçınılmazdır.
Kafkas Müslümanları İdaresi’nin nezdinde eğitim faaliyetlerine devam eden Şebnem Medresesi, geleceğin anneleri olan hanım kızlarımıza hizmet vermektedir. Bilindiği üzere, toplumun asıl yetiştiricileri annelerdir. Anneler, bir neslin doğru istikamet üzere olması için üzerlerine en çok görev düşen insanlardır. Annelik, kadına ayrı bir kudsiyet kazandırmıştır. Çağlar boyu, büyük zaferlere nail olmuş kahramanları yetiştiren de annelerdir.
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de kurulmuş olan medresemizde eğitim ve bilhassa dînî eğitim üzerinde ehemmiyetle durulmaktadır. Zira eğitim, her insana verilmesi gereken, en temel ihtiyaçlardandır. Eğitimli insanla eğitimsiz insanın farkı, Kur’ân-ı Kerim’de “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” âyet-i kerimesi ile ortaya konulmuştur. Yine Kur’ân-ı Kerim, Allah’ı bilenlerin aydınlık sahibi, nurlu insanlar, canlı varlıklar olduğunu bildirirken bu ilim ve imandan mahrum kimseleri de karanlıklar içinde hayat süren veya ölmüş kimseler olarak vasfetmektedir.
Bilhassa Kur’ân eğitimin, insanlar üzerinde çok büyük tesiri vardır. Çünkü Kur’ân, sonsuz bir deryadır. Her noktası, her harfi ve her kelimesi derinliğinin sonu-dibi olmayan sonsuz mânâlara sahiptir. Bize düşen vazife, o deryadan bir katre nasiplenmek için çırpınmak, o ulvî kelâmın mânevî ikliminden hiçbir zaman uzak kalmamaktır…
Kur’ân-ı Kerim’in bizim için bir hayat düsturu ve yol gösterici olduğunu unutmadan, Kur’ân’ı her zaman ve mekânda hayatımızın merkezine koymalıyız.
“–Ben yaşadığım müddetçe Kur’ân’ın kölesiyim. Ben, Rasûlullah Efendimizin yürürken ayağına bulaşan çamurdaki bir tozum.” diyen Mevlânâ Celaleddin Rûmî gibi dinimizi sahiplenmeliyiz.
Biz de bu temel prensipten yola çıkarak, ilmi herkes için gerekli kabul ettik. Ve medresemizde verilen normal tedrisâtın yanında, husûsî olarak bir “âmâlar sınıfı”, bir de “hâfızlar sınıfı”nı hizmete aldık.
İşte şimdi bu hâfızlar sınıfından Azerbaycan’ın ilk hanım hâfızı yetişti. Bu şeref, Hacer kardeşimize âittir. Yıllar sonra Azerbaycan’da ilk hanım hâfızın yetişmesi, her birimizi sevinç gözyaşlarına boğmuştur. En başta bu kardeşlerimize emek veren, onların hâfız olmalarında rehber olan ve büyük bir disiplin içerisinde derslerini takip eden öğretmenlerimizi tebrik etmek gerekir. Daha sonra da Hacer kardeşimizi, bu başarısından dolayı tebrik ediyoruz. Duâmız odur ki, Kur’ân’ı hem lafzî, hem de mânevî olarak yaşasın ve cemiyete yön veren bir mü’mine olsun.
Cenâb-ı Mevlâmız bizleri mahşer gününde, Peygamberimizin sancağı altında Kur’ân hâfızları ile birlikte haşretsin.
YORUMLAR