Şimdi Bizi O Sadelikler Bulsun

Dünyanın abartılmış zevk u sefâlı hikâyelerinde, abartısızca nefes alan insanlarının, sadelikten koşar adım uzaklaşmasına dâir, bir-iki kelâm edelim.

Uzaktan bakınca kısa ömrümüze ne büyük duygular sığdırıyor ve âcizleşiyoruz. Yaratılış sırrımıza konulan asâleti, dünyanın o çok büyük gördüğümüz bahçesinde hür bir şekilde üzerimizde taşıdığımızı sanıyor, her duyguyu yine böyle abartıyoruz. Nefretimizi besliyor, büyütüyor; sonra kontrol edemediğimiz katilimiz yapıyoruz. Kibrimizi titizlikle yetiştirip şeytanın fısıltılarını masalsı sanıyoruz. Zamanı geliyor, pişman oluyoruz belki; biraz da hüzün katıyoruz hikâyeye… Sonra yine başa dönüyor, bütün bunlar için en şık elbiselerimizi giyip en lüks mekânlarda sadeliğe olan hasretimiz için gözyaşı döküyoruz.

Kibir merceğiyle baktığımız her iyiliğimiz için, bıyık altından tebessüm ediyoruz. Yücelerden gelen ikramların hakkımız olduğunu savunurcasına tepelerden mütevâziliği süzüyoruz. Sadelikten koşarak uzaklaşırken, abartılı hayat felsefemiz için bahaneler savuruyoruz. Yetmiyor…

Yine ayıplıyor, böbürleniyor ve peşi sıra yine kendimizi mâsum görüyoruz. Üzerimize geçirdiğimiz kibir libâsının yansıması olan o şıkır şıkır göz alıcı kıyafetler, statü sağlıyor bize... Rûhumuzun kalitesinin derdinden uzak, markaların o ihtişamı ispat eden logolarını içimize işliyoruz. Taşıdığımız her alışveriş poşetinin arkasına sığınıyor, aşağı duygularımız… Sanıyoruz ki, kurulmayan cümleler, kibrimizi büyütmüyor; konuşarak atmadığımız havamız bizi mütevâzi gösteriyor. Gözümüze hep yardımseverliğimizi sokuyor şeytan:

“-Övünmediğin sürece problem yok; israfa devam!” diyor, kandırıyor…

Bir bakışın ve bir mimiğin dahî asâletin seviyesini alt-üst ettiği inceliklerin ötesinde yine süslü kutulara koyuyoruz, mütevâziliğimizi… Biz seviyoruz bu güç gösterisini.

Dünya yanıyor, yıkılıyor Müslümanların üzerine… Biz ise poz veriyoruz, şıklığımızla objektiflere... Nasıl da her zorlukta kaçış yolu buluyor nefis. Profesyonelce günah çıkartıyoruz her dâim... Duâlarımız su serpiyor yüreğimize ve sönüyor acımız... Çünkü ümmet için yanan içimizdeki hüzün alevi cılız, anlık parlayan geçici merhamet sıcaklığında...

Dünyalıklar içinde sele kapılmış giden bizler, asıl acınası nefisleriz. Kibir libâsının modasına takıldığımız sürece, aynalar hep yalan söyleyecek!.. Tâ ki, âhiret günü gerçekler dile gelinceye dek... Sade bir vedâ yakışır ruhlara, çünkü Yaratan böyle yol gösterir insanlığa ve ardından keşif başlar…

Sadelik; sözde, özde ve her bedende şık duran bir lütuf, gönle huzuru üfleyen, âhiret azığı bir esinti... Şimdi bizi o sadelikler bulsun… Âmin.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle