Sezaryenden Sonra Normal Doğum Mümkün Mü?

Dilek Yağmur kimdir?

1966 doğumlu. İlk, orta ve lise tahsilini İstanbul’da tamamladı. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Opr. Dr. Dilek Yağmur, ihtisâsını “Zeynep Kâmil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastahânesi”nde yaptı. Bir süre devlette hizmet ettikten sonra İstanbul’da çeşitli özel hastahânelerde çalıştı. 10-15 yıldır da kendi muâyenehânesinde çalışıyor. Ayrıca hastalarının tercih ettiği bazı özel hastahânelerde de ameliyatlara giriyor.

 

Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı, Opr. Dr. Dilek Yağmur ile sezaryen doğum yapmış bir kadının, ardından normal doğum yapıp yapamayacağı hususunda konuştuk. Ülkemizde çok yaygın olmayan sezaryen sonrası normal doğum (ssvd) ile ilgili değerli tecrübelerini ve bilgilerini bizimle paylaştı.

 

Sezaryen sonrası normal doğumdan bahsetmeden önce, sezaryene yönelmenin sebeplerinden bahsedelim isterseniz biraz. Anne adaylarının ve doktorların sezaryen doğuma meyletmelerinin sebepleri nelerdir?

Birçok sebebi var. En çok görülen sebeplerden biri, insanların beklentilerinin yükselmesi… Özellikle teknolojinin gelişmesiyle birlikte bebeğin yakından takip edilebilmesi, en ufak bir sıkıntının bile fark edilmesine yol açıyor. Bu sıkıntıların hepsi, büyük problem çıkaracak türden sıkıntılar olmamasına rağmen, bazen bebeği ve anneyi riske sokacak sıkıntılar da olabiliyor. O zaman doktor, anne adayını sezaryene yönlendirebiliyor.

Bir diğeri, insanlarda genel olarak bir “sabırsızlık” var. Bu, doğuma da yansıyor. Genel olarak herkesin bir acelesi var. Bazen iki-üç gün süren bir süreç olabiliyor. Buna katlanmak istemeyebiliyor, bazı anne adayları… Ya da doğumun çok zor ve dayanılmaz olduğunu düşünüyorlar. Doğum, beyin ile vücut birlikte çalıştığında işe yarayan bir mekanizmadır. Bu süreçte anne, olumsuz düşünüp depresif olursa doğumda aksaklıklar daha fazla ortaya çıkıyor. Annenin yapması gereken, kabullenip mutlulukla karşılamak, zor bir süreçten geçeceğini düşünse bile, bunu başarabileceğine inanmaktır. Kendisine inanmadığı zaman doğum yapması biraz daha zor oluyor, maalesef.

Hekim tarafından bakıldığında ise, “Medikolegel sebepler” dediğimiz cezâ dâvâları… En ufak bir problemi doktordan bilmek... Hekimler de suçlamalarla uğraşmak yerine en ufak bir sıkıntıda sezaryen yapmayı tercih edebiliyorlar. “Hangileri ihmale girer”, “hangi sebepler muhtemel risklerdir”, bunlar iyice oturduğunda ülke genelinde normal doğum oranları artacaktır.

Âile sâkin ve huzurluysa, hiçbir hekim sezaryen yapmak istemez. Meselâ çocuğun kafa şekli normal doğumda değişecektir; bu beklenen bir şeydir, fizyolojiktir. Bebeğin kafatası kemikleri yumuşaktır. Rahat değişebilsin diye… Bunu bile hekim hatası olarak görenler var. Basında da izliyorsunuz, insanların agresif davranışları var. Hiçbir hekim, bu tür sıkıntılarla uğraşmak istemiyor. Bir de sezaryen planlı programlı olabiliyor. Sürprize yer vermek istemeyen anne adayları olabiliyor; bu kesinlikle doğru değil!.. Belki yüzde bir-iki böyle düşünen hekimler de olabilir, ama ben meslek hayatımda hiç böyle düşünerek sezaryen yapmadım. Benim tanıdığım hiçbir hekim arkadaşım da böyle değil!..

 

Sezaryen doğumun anne ve bebek için zararları nelerdir?

“Zararları” ya da “faydaları” diye konuşmayı çok doğru bulmuyorum. Sezaryen, âcil bir müdahale ya da hayat kurtaran bir müdahaledir. Trafik kazası geçiren bir insanın bir yeri kesildiğinde onu dikmezseniz, orası enfekte olur vs.

Doğum olmadığında, aksilikler çıktığında yapılan sezaryeni, o trafik kazasında yapılan müdahaleye benzetmek gerekir. Bu, kâr-zarar hesabı gibidir. Eğer bir bebek doğamıyorsa, çok iriyse, kanalı geçemeyecekse veya doğuma engel başka problemler varsa, o bebek için sezaryen çok iyi bir şeydir. Ama çocuk, son derece rahat doğabilecekse, her şey yolundaysa ve anne buna rağmen sezaryen olmak istiyorsa, bu doğru değildir. Anne, ilerleyen hayatında sezaryen geçirmiş olduğu için batında ağrıları olabilir. Bazen değişik komplikasyonlar (rahatsızlıklar) olabilir, iltihap gibi, kanama gibi…

Bebek açısından ise, bebek doğum kanalından geçmeden doğduğu için dış ortama adaptasyonda ilk günlerde daha çok problemler yaşayabilir. Bazen hiçbir ağrı-sancı yokken ya da henüz doğum başlamamışken çocuğun dışarı çıkarılması, çocukta birtakım alerjik reaksiyonları tetikleyebilir, yönünde endişeler var dünyada...

Sezaryen hayat kurtarıcı, sağlığa ciddi zarar veren bir durum olduğunda yapılması gereken bir işlem olduğu için, böyle bir durumda zararından değil, faydasından bahsedebiliriz. Ama hiçbir problem yokken bir doğum şekli olarak sezaryenin tercih edilmesi doğru değildir.

 

Avrupa’da yüzde yirmilerde olan sezaryen doğum oranı, ülkemizde yüzde elli civarında… Sizce bu farkın sebebi ne olabilir?

Avrupa’nın bölgelerine göre değişiyor bu oran… İtalya’da yüzde 38, kuzey ülkelerinde yüzde 15-25 civarında, bizdeki oran son 10 yılın eseri... Daha önce böyle yüksek bir oran yoktu. Benim kadın doğumda 23. yılım... Özel hastahânelerin yaygınlaşmasıyla birlikte sezaryen oranlarında ciddi bir artış oldu.

Bir de değişik bir nesil geldi. Her şeyi medyadan, internetten takip eden bir nesil var. En ufak bir sıkıntı ve problem olduğunda bunu öğrenilebiliyor. Ve dünya üzerinde yaşanan her şeyden haberi olabiliyor. Kendi bebeğinde ve doğumunda bu sıkıntıları yaşamak istemeyebiliyor. Sabır konusunda eksiklik olabiliyor. Doğum esnasında yapılan işlemleri kendilerine eziyet gibi algılayabiliyorlar. Biraz yanlış bilgilenme de oluyor. Ayrıca hareketsiz bir hayat, çok kilo alınması gibi sebepler de etkili… Kilo çok alınınca bebek de iri oluyor, kadın hareketsiz olduğu için kaslar da tembelleşiyor. Sezaryeni bir alternatif olarak gördüğü sürece, kişi, en ufak problemde sezaryene başvurabiliyor.

 

Peki, sezaryen doğum yapmış bir kadın, ardından normal doğum yapabilir mi?

Yapabilir. Yapılıyor da zaten. Dünyada da yapılıyor, yıllardır... Burada sezaryen kesim yeri önemli. Sezaryende rahimde bir kesim yeri açılıyor. Bu kesim yeri, rahme dikse, normal doğum sakıncalı… Ama bu dik kesim, 20-25 yıldır yapılmıyor. Enine, yatay olarak rahmin alt bölümünden yapılıyor. “Taransvers kesi” dediğimiz bu kesim çeşidinde normal doğum oranları daha yüksek... Başarıyla da yapılabiliyor.

 

Riskleri var mı?

Her şeyin riski var. Riski var, riski yok diye bakarsak hiçbir şey yapmamamız lâzım, benim görüşüme göre... Tabiî ki var, ama sezaryenden sonra, sezaryen olmanın da riskleri var. Yapışıklıklar ve birtakım komplikasyonlar artabilir. Her gebelikte bebeğin plasentasının rahim duvarına yapışma riski artıyor, sezaryen sayısı arttıkça. Bu, hayâtî bir komplikasyondur.

Sezaryen sonrası normal doğumda (ssvd) ise şöyle bir risk var: Yaklaşık binde beş ile onbeş arasında “İnsüzyon” dediğimiz kesim yerinin birleştiği yerde ayrılma olabiliyor. Bunların bir kısmı, hayatî risk teşkil edebiliyor. Normal doğum mümkün; diğer doğumdan bir farkı yok esasında... Ama çok sıkı bir takip gerekiyor.

Diyelim ki, bir yırtılma oldu, çok hızlı müdahale edildiğinde hiçbir problem olmayabiliyor. Bu müdahale, yine sezaryen oluyor. Ama hiçbir problem çıkmazsa müdahaleye gerek kalmıyor. Burada da yine benim tecrübelerime dayanarak diyebilirim ki, çok ciddi bir sabır gerekiyor. Bazen günlerce sürebiliyor. Rahim kasılmaları çok güçlü olmayabiliyor. Yavaş yavaş tabiî seyrinde ilerliyor. Kısacası bu dönemde, her aşamada sıkı bir takip gerekiyor.

 

Yüzde kaçlık bir başarı sağlanıyor?

Dünyadaki araştırmalarda yüzde yetmiş beşlere, yetmiş sekizlere varan bir oran var. Almanya, Fransa, Belçika gibi kuzey ülkelerinde böyle bir başarı var. Ben hastalarımın isteğiyle başladım. Yüzde otuz-kırklardaydı başarı oranı, son bir-iki yıldır bu oran arttı. Yüzde elli, yüzde altmış… Yüzde yetmişi bile gördüğümüz var. Sezaryen sonrası normal doğumda birinci kural, anne adayının bunu cân u gönülden istemesi. Birileri tavsiye ediyor diye değil. İşin çoğunu beyin yönetiyor esasında… Kadın kendini kasmıyor, kasları daha gevşek oluyor, çocuğunu çok rahat itebiliyor. Vücut izin veriyor bebeğin doğmasına, bu çok önemli bir şey.

 

Ülkemizde birçok doktor sezaryen sonrası normal doğuma imkânsız gözüyle bakıyor?

Risk almak istenmiyor çünkü. 1900’lü yılların başında bir araştırma var. Bir kere sezaryen, hep sezaryen şeklinde… Ama o zamanki sezaryenlerde “dik kesi” uygulanıyordu. Oradan kalma kemikleşmiş bir anlayış oluşmuş zamanla... “Kadın doğum” mesleği öğretilirken “sezaryen sonrası normal doğum yaptırılması gerekir” diye bir öğüt yok!.. “Bir kere sezaryen, hep sezaryen” şeklinde bir eğitim var. Bunu kendi tecrübesiyle zamanla araştırarak yapabilir kişi... Ya da isterse yapabilir.

Yapmak istemiyorsa da bunu kimse ona yaptıramaz. Riske girmek istemeyebilir. Çünkü “rüptür” denilen yırtılma hususunda, hekimlerin ciddî bir kaygısı olabiliyor. Böyle bir şey gerçekleştiğinde hızlı hareket etmek gerekiyor. Stresli durum olabiliyor. Bu problem, hastayla birebir konuşarak karşılıklı güvenle aşılabilir. Zaman içinde “ssvd” yaygınlaşacak, buna inanıyorum. Çünkü insanlar bunu istemeye başladılar ve isteyenler genelde şuurlu insanlar… Şuur ve bilgi seviyesi arttıkça, isteme oranları artıyor. Normal doğumun faydalarını bir kenara koysak bile, kadınlar sadece fıtratına uygun doğum yapmak isteyebilirler. Bu en tabiî haklarıdır.

Sezaryen sonrası normal doğum yaptırmak istemeyen hekimler, haklılar kendilerince… Çünkü onları teşvik eden, arkalarında duran bir destek yok. Ama anne adayı, bunu şuurlu bir şekilde istiyorsa, artısını eksisini konuşarak yaptırabilir. Yapılıyor dünyada da... Riskleri adına endişeler var, ama bütün riskleri sıralarsak, her şeyden korkmamız lâzım... Risk, her konuda vardır, az veya çok… Karşıdaki insan tedirgin bir insansa, hekim bu işe girmez.

 

Son olarak sezaryenin ardından normal doğum isteyen anne adaylarına neler tavsiye edersiniz?

Sezaryen sonrası normal doğumda, diğer doğumlardan farklı bir şey yok. Sadece biraz daha sabırlı olmak gerekiyor. Doğumu uyaran sun’î sancı uygulamasını ilk doğumlarda hızlandırmak gerektiğinde kullanabiliyoruz bazen... Sezaryen sonrası normal doğumlarda ise, iyice doğum yaklaştığı zamanlar hâriç, hiçbir şekilde müdahale edilmesini doğru bulmuyorum. Ona sabırlı yaklaşım gerektiğini, anne ve bebeği yakından takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kendilerine ve hekimlerine güvenirlerse, bunu düşünebilirler çok rahatlıkla.

Ayrıca aşırı kilo almamaları, tembel olmamaları gerekir. Her gün yürüyüşlerini yapmaları lâzım. Eğer hâmileliklerinde bunları yapmayı engelleyecek bir durum yoksa… Özellikle aşırı kilo almamaya dikkat etmeleri lâzım. Çok kilo alındığında, bebek de kilo alıyor. Çocuk ne kadar irileşirse, doğurma şansı düşüyor. Anne adaylarının kafaları rahat olması ve olumlu düşünmeleri gerekir. Yapılan şey fizyolojilerine aykırı bir şey değil. Kendilerini bunu başarabilecek güçte hissetmeleri lazım.

Not: Ssvd ismi ile açılan, sezeryan sonrası normal doğum yapmak isteyen anne adaylarının buluştuğu, bilgi ve tecrübe alışverişinde bulunduğu bir facebook sayfası mevcuttur. İlgilenenler, bu sayfa ile akıllarındaki sorulara cevap bulabilirler.

 

PAYLAŞ:                

Ayse Gunduz

Ayse Gunduz

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle