Bıkmadan, usanmadan gece gündüz çalışıyor. Yorulmuyor, ümidini bir an olsun kaybetmiyor. Azim ve kararlılıkla yoluna devam ediyor. Vazifesini en iyi şekilde yapma gayreti içinde, bir o kadar da kibirli... Kimden mi bahsediyoruz? Şeytandan…
Bir hayra niyetlendiğimizde hemen kulağımıza fısıldayıverir:
“-Senden başka kimse yok mu bunu yapacak, boş ver, keyfine bak!..” diye.
Ezan okunduğunda, namaz kılmaya davrandığında:
“-Daha vakit var; ne güzel oturuyorsun, biraz sonra kılarsın.” der. Daha olmadı:
“-Şu işini de yap, bu da önemli, şuraya da git öyle kılarsın…” gibi vesveseler verir.
Sonuna kadar mücadele eder. Eğer, her türlü engellemesine rağmen son anda sevabından mahrum kalarak, kılmışsan namazını, bu da teselli eder onu. Ne çarparsam kâr diye bakar. Hiç kılmamışsan daha âlâ…
“-Allah büyük, af eder!..” diyerek Allâh’ın affı ile kandırır.
Her şeye rağmen eğer namaza durmuş isen; hiç aklına gelmeyecek şeyleri fısıldayarak, o namazdan lezzet almanı engeller. Bütün hayırlı işlerin ve ibadetlerin içini boşlatmak için aynı azamî gayreti gösterir. En ufak bir sıkıntıda:
“-Bak, Rabbin seni sevmiyor, sevseydi bunları sana yaşatmazdı!..” deyiverir.
Sen ne kadar çok Allâh’a yaklaşırsan, şeytan da bir o kadar uğraşır yolundan döndürmek için... Hayatın boyunca hiçbir şey yapamasa, son nefesini vermek üzere iken bir yudum su karşılığında îmânını ister. Fakat şeytanın da kullar üzerinde yaptırım gücü yoktur, o sadece fısıldar, tavsiye eder; zorlamaz, zorlayamaz. Rabbimiz, Âl-i İmran Sûresi, 175. âyetinde:
“Size o haberi getiren şeytandır. O, sadece kendi dostlarını korkutabilir. Ondan korkmayın, eğer mü’min iseniz Ben’den korkun.” buyuruyor.
Hakiki mü’min, kâmil îmâna sahip olandır. Yani yalnızca Allah’tan korkan ve O’ndan gelen sese kulak verendir. İnancı kuvvetli olana şeytan hiçbir şey yapamaz!.. Zira Cenâb-ı Hak, Yüce Kitabımızda:
“…Biz şeytanı, inanmayanların dostu yaptık.” buyuruyor. (el-A’raf, 27)
Ezan okunur okunmaz hiçbir engel tanımadan namazımızı kılmak, tam gecenin bir yarısında teheccüd namazı için gözlerimizi açıp da o anda iblisin “biraz daha uyu” sesine kulak vermeden yataktan fırlayıp kalkmak gibi hayırlı işlerde ısrarcı ve aceleci olursak, şeytana karşı gelmiş oluruz. Kişi nefsini yordukça rûhu güçlenir, şeytana karşı geldikçe de îmânı kuvvetlenir. Şeytana karşı gelmeyen, Allah korusun, Rabbimize karşı gelmiş olur.
Eğer şeytanın fısıltılarından etkilenip, az da olsa onun yolundan gidiyorsak, îmânımızdaki zayıf noktalarımızı tekrar gözden geçirmemiz gerekir. Yaratanımız kullarına dâimâ güzeli ve doğruyu, şeytan ise kötüyü ve yanlışı fısıldar. Kalbimiz hangi tarafa meyilli ise, daha çok o sesi duyarız. İmanı kuvvetli olan, tabiî ki, Rabbinin sesine kulak verir.
Nefsine yenik düşüp şeytana kulak verenlerin hâllerini, Cenâb-ı Hak, yüce kitabımızda pek çok defa beyan buyuruyor. İşte onlardan bir tanesi:
“Şeytan onlara amellerini güzel gösterdiği zaman, «Bugün insanlardan size gâlip gelecek yoktur, ben de size yardımcıyım.» demişti. Fakat iki tarafın karşı karşıya geldiğini görünce arkasını dönüp kaçtı ve şöyle dedi: «Ben sizden kesinlikle uzağım. Ben sizin göremeyeceğiniz şeyler görüyorum ve ben Allah’tan korkarım. Ayrıca Allâh’ın azâbı çok çetindir.»” (el-Enfâl, 48)
Demek ki, dostumuzu, düşmanımızı iyi seçmemiz gerekiyor. Bazen dost görünümlü şeytanlar olur etrafımızda, her hayırlı işimize engel olur. Bazen de dostluğu bize sıkıntılıymış gibi gelse de bizi hayra teşvik eden arkadaşlarımız olur. O hâlde kulağımızı hangisine verirsek, onun sesi bize yakın ve sevimli gelir.
Rabbim, bizleri, insan kılığındaki şeytan dostların şerlerinden muhafaza eylesin. Cümlemizin îmânını, şeytanın fısıltılarına kulak asmayacak kadar kavîleştirsin! Âmin!
YORUMLAR