Genç, Farsça’da “hazine” demektir. Gençlik de başlı başına bir hazine sahibi olmak manasına gelir. Zira çocukluğun hemen peşinde gelen bu devrede, insanın bütün kabiliyet ve melekeleri zindedir. Gençler, bitip tükenmek bilmeyen büyük bir güç ve enerji sahibidirler.
Bu sebeple Peygamber Efendimiz hadîs-i şerifinde; “Kıyâmet gününde dört şeyden sorgulanmadıkça, kulun ayakları yerinden kımıldamaz: «Ömründen; onu ne ile yok etti? Gençliğinden; onu nerede çürüttü? Malından; onu nereden kazandı ve nereye sarf etti? İlminden; onunla ne yaptı?” (Tirmizî, Kıyâme, 1) buyurarak, ömrün bir kısmı olan gençliği, ayrıca hesap verilecek büyük bir nîmet ve sermaye olarak saymıştır.
Bu hadîs-i şerîfi en iyi idrak edip uygulayanlar, şüphesiz ki, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in “yıldızlar gibi” diye tarif ettiği ashâb-ı kirâmdır. Onlar en “deli” çağlarından itibaren bu dâvâya sevdalanmışlar; bu uğurda sahip oldukları her şey ile birlikte gençliklerini de fedakârca Allâh’ın dinine vakfetmişlerdir.
Ashâb-ı kirâm deyince, hemen hepimizin zihninde yaşını-başını almış kimseler canlanır. Hâlbuki onların İslâm ile tanışmaları ve İslâm uğruna yapmış oldukları o büyük hizmetler, ekseriyetle gençlik çağlarındadır.
Meselâ Mus’ab bin Umeyr -radıyallâhu anh-... Peygamber Efendimiz’e benzerliği ile bilinen sahabî... Yakışıklılığı dillere destan... Müslüman olduğu için, âilesi tarafından hapsedildiğinde 18 yaşındaydı.
Hazret-i Ali -kerremallâhu vecheh-... Müslüman olduğunda henüz 10 yaşındaydı.
Peygamber Efendimizin âzâdlı kölesi ve evlatlığı Zeyd bin Hârise -radıyallâhu anh-, müslüman olduğunda 15 yaşında!
Çok hadis rivayet eden sahabîlerden (Muksirûn) olan Hazret-i Ömer -radıyallâḥu anh-’ın oğlu Abdullah... 10 yaşında müslüman olmuş, 13 yaşında Uhud harbine katılmak istemiştir. Peygamber Efendimiz, onu henüz küçük bularak bu isteğini geri çevirmiştir.
Abdullah bin Zübeyr -radıyallâhu anh-... Medine’ye hicret eden müslümanların ilk sevinci, ilk göz aydınlığı… Bir hicret armağanı... Babası ile birlikte Peygamber Efendimiz’e gelip biat ettiğinde 7 yaşındaydı!
Abdullah bin Hişâm -radıyallâhu anh-... Annesi, onu 6 yaşındayken biat etmesi için Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e götürmüştü.
Câfer bin Ebû Tâlib... Müslüman olmuş, Habeşistan’da Necâşî’ye karşı 17 yaşındayken müslümanların sözcülüğünü yapmış; yıllarca muhâcir kaldığı Habeşistan’dan Medîne’ye hicret etmişti. Mûte savaşına komutan olarak katılıp şehit olduğunda 33 yaşındaydı.
Kur’ân bülbülü Abdullah bin Mes’ud ve Peygamber Efendimizin etrafında pervane olan Zübeyr bin Avvam -radıyallâhü anhümâ-... Müslüman olduklarında 16 yaşındaydılar!
Abdurrahman bin Avf ve Sa’d bin Ebû Vakkas... Onlar da gençliğinin baharında, 17 yaşındayken müslüman oldular.
Osman bin Affan, Ebu Ubeyde bin Cerrah ve Hazret-i Ömer -radıyallâhü anhüm-... Îman ettiklerinde 25 ilâ 31 yaşları arasındaydılar!
Cafer bin Abdullah -radıyallâhu anh-... En çok hadis rivayet eden sahabîler arasında. İkinci Akabe Biatı’na katıldığında 15 yaşında!
Abdullah bin Abbas -radıyallâhu anhümâ-... En çok hadis rivayet eden sahabîlerden... Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- vefat ettiğinde henüz 13 yaşında! (Devam edecek)
YORUMLAR