Zorlu bir mücadelenin öyküsüdür bu…
En büyük savaşın satırlara nakışlanması, kendine sahip olamayan ruhların haykırışıdır; yalnızlığın özlemi, bir o kadar da korkusudur bu satırlar… Her âlem kendi içinde yaşar savaşını ve kimdir kazanan?
Hissettirilmeden kaybolmaktan korkar... Zorlar kendini, ağlar, tıkanır yine de savaşır. Savaşmaya mahkûm olmak, acıtır belki, ama ilâcına sarılır... Bitmez bu savaş, bilir. Âdem -aleyhisselâm- da savaşmıştır…
İnsan olmanın getirdiği bir ayrıcalıktır ve götürdüğü şeyler olmaması içindir tüm duâlar…
Rûhu kabul, keşfi kabuldür. Elest bezminden gelen bir fırtınadır bu, insanın içine yerleştirilen… Onu durultan da, körükleyen de ortadadır birçoklarına göre… Bir zaferedir tüm hayaller, tüm özler ve tüm yaşlar… Kazanmaya adanan bir hayattır insan, yaşadığını sanmaktan ibaret olan…
Bekler, sonunu bilmez ki!.. Savaşa başlamadıysa eğer onun ilk anı, sonudur.
Kimdir beni bu savaşlara salan, bu muammâlara sürükleyen, ben mi? Yüzüme tutulan aynalar beni niye gösterir ki? Ruhumun deryasında aradığım tüm cevaplar, beni yine aynı yere, bu savaşın ortasına, aynadaki yüzüme getirir!..
Anlarım; anlamanın verdiği haz ile şanslı bulurum kendimi… Beni, benden koparan sebebi, beni dostuma ulaştıracak olanı da, ondan uzaklaştıracak olanı da bilirim artık!..
“Ben” kelimesini silmek için tüm çabalarım… Paslı aynadaki yüzü silmek kolay değil!.. Ağlayacağım, dertleneceğim, daralacağım, ama savaşmış olacağım…
Dost için değmez mi bu mücâdeleye?! Ucunda, zafer kelimesinin ardında; güzelliğini kâinâta hediye eden cennetler var, dostun cemâli var… Bu itiraflar da zordur bilirim. Yine de savaşımı ilân ederim. Kutlu bir yolculuğun azığı olacaktır bu, yok olan benliğim…
Hiçliğe özlem duymak, her yiğidin harcı değilmiş meğer!.. Bunu da keşfettim. Asıl olanı sevmeyi, aşkı, O’nda tanımanın doruklarını hayal ettim…
Berrak sulara kalbimi salmak, şimdi en büyük özlemim… Tüm kararmış günahlardan sıyrılmak için, kendime bir yol çizdim. Duâlarıma karışan tüm merhametli sözlerin sebebi, yolculuğumun takipçisi olan efendim... Habîbe olan özlem, koyuldu artık yüreğime… Kâh kaybetmeye, kâh kazanmaya doğru adımlar atarım, bu savaşta… Ama boşa acımaz yüreğim, bir gün hepsi dökülecektir önüme!.. Yalnızsam da alışığım. Ezelden, tertemiz bir sayfa açarım, şimdi içimi dolduran kutlu savaşıma...
Yüzler vardır önümde dolaşan, bana dostumu hatırlatan… Özler vardır, sahibini arayan!.. Şimdi okyanuslarda salınır gibi yüreğim ve dolu gözlere farklı mânâlar yükledim.
Bu savaş benim ve onu seveceğim!.. Gitmekse bunun adı, gideceğim; bensizlikse beni sileceğim ve ağlayacağım hissettirmeden, bir hayatı kazanacağım. Artık bedel ödeme zamanıdır ebediyete… “Kolay olmayacak” dedim ya, imanımı sınayacağım... Kimselere tâviz yok. Çocukça gülüşler yıldırmaz beni… Çünkü ruhum bu sevdaya yeminli... Yok olacağı yazılmış, nasıllığı bilinmez deryalarda... Ama umudum, yokluktan doğan varlığa…
Tükenmez ümitlerim. Çünkü onları, dostun rahmeti ile besledim. “Gel!..” derse giderim, “Git!..” derse de şereflenirim... Hissettiğim yalnızlık kadar, «ben» var içimde… Derinlerimde kaybolmaktan korkar yüreğim… Beklesin beni, vuslatı gecikenlerden olmayacağım. Bunadır tüm duâlarım…
“Dur!..” diyemedi, nice gidenlere sözlerim, şimdi ben de giderim: Sessizce, fark ettirmeden, sıcacık kıpırdanışlardan serin kışlara… Arkamda varsa, sevdam kalır. Vuslatım yanımda mıdır bilmeden geriye dönmez bedenim. Şimdi cesaret zamanı... Amansız cümleler var benim için... İnsana yakışır bu gidişler… Gidişler diyesim gelir, gidenlerin çokluğundan… Yine de bilirim, lâyık olan gitse de yaşar, geri gelmese de…
Ve biliyorum: Bu savaş benim, onu seveceğim…
YORUMLAR