Birçok şeyin madde ve şekilcilikle ölçüldüğü zamanlardan geçiyoruz. Farkında olmadan en ulvî değerlerimizin bile somutlaştırılarak sorgulandığı, bu metotla en kıymetli hazinelerimizin sıradanlaştırılarak küçük-büyük birçok değerimizi yitirdiğimiz bir imtihanın içindeyiz. Üstelik bütün bunlar, gözümüz açık olduğu hâlde benliğimizden, kültürümüzden ve âilemizden îtinayla çekilerek rûhumuz duymadan kaybettiklerimiz…
Rahmet, bereket, yenilenme ve bizler için bahar ayı mesâbesinde olan Ramazan Ayı da bu yok oluştan payını aldı, almaya da devam ediyor. Ama o bütün yaralanmalarına, kırıklıklarına rağmen her sene aynı iştiyakla hânelerimize girerek bizi yeniden kul olmaya, değerlerimize sahip çıkmaya dâvet ediyor.
İslâm; inanç, niyet ve teslîmiyet dînidir. Müslümanın güç aldığı kudret, kalbinin en derinlerinde hissettiği mânevî bir merkezden, varlıkların her zerresinde bin bir âhenk ile zuhûr etmiş somut/müşahhas varlıklara kadar şümullü tecellîlerdir. Ramazan Ayı ise, bu tecellîlerin rûhâniyetimize seviye kazandıran ibadetler vasıtasıyla görüş alanımıza daha fazla girdiği, mâneviyat semâsının en parlak olduğu aydır. Hâlis bir niyet ve gayretle gireceğimiz bu ay, nice mânevî güzelliği hayatımıza kalıcı olarak katmak, nice aradığımız yitiklerimizi bulmak için büyük bir fırsattır.
Her sene Ramazan Ayı’nda dimağlarda aynı soru; “Nerede o eski Ramazanlar?” Son zamanlarda ise bu soru yerini yavaş yavaş:
“-Nerede o eski Ramazan rûhu?” sorusuna bırakıyor. Çünkü “On bir ayın sultanı” için madden ciddî hazırlıklar, görsel sunum ve programlar yapılıyor, ancak o ruh hâlâ kayıp…
Peki, o rûhu nerede bulabiliriz? Bu ayda vakit, âdeta genişleyerek kendinden çok daha fazlasını sunar insana… Vaktin ve ayın bereketinde şekilci değil verimli bir Ramazan için dokuz tavsiyem olacak:
1- Otuz gün için “otuz konu” belirleyerek en az yarım saatimizi o konuya ayırmak... Bir insanla iyi geçinmenin yolu, onu iyi bir şekilde tanımaktan geçtiği gibi bir şeyi en güzel yaşamanın yolu da onu çok iyi bilmekten geçer. Kendimize dönüp sorgulayalım, İslâm hakkında ne biliyoruz; bu bilgilerimiz ne kadar sağlam kaynaklara dayanıyor ve hangi seviyede? Değil başkalarını, önce kendimizi tatmin edebiliyor muyuz? Otuz günün her birine tefsir, hadis, fıkıh, İslâm Tarihi, önemli şahsiyetler, halifeler gibi konuları sıralayarak her yeni günde ilmin tazeliğiyle kendimizi canlandırabilir, bu konulardan ömrümüzün kalanında müstefîd olacak şekilde kendimizi programlandırabiliriz.
2- İslâm, sosyalleşme ve cemaat dînidir. Gâyeye, Allah rızâsını koyarak otuz günün her birinde belki hayat telâşı, belki başka engeller sebebiyle daha önce aramadığımız arkadaş ve akrabalarımızdan birini arayarak gönüllerde karşılıklı filizler yeşertebiliriz.
3- Muhâsebe; hazır duygu ve düşünce dünyamız böylesi dingin ve selîm bir ortam bulmuşken günün belirli bir vaktinde geçmiş hayatımızı gözden geçirerek hayatımızda nelerin eksik, nelerin fazla olduğunu tartabilir, bunları bir kâğıda yazabilir ve onları düzeltmek niyetiyle ilk adımı atabiliriz.
4- Sorgulama; bir İslâm mümessili olarak yaptığım işin en iyisini yapabiliyor muyum? Mesleğiniz her ne ise; doktor, ev hanımı, yazarlık, hizmet, hocalık, idarecilik, ticaret… İşinizin ne olduğu değil, o işi ne kadar iyi yaptığınız önemli… Bu Ramazan Ayı’nda mesleğimde de tecdit yaparak, “İslâm mümessili bir hanım olarak, yaptığım işin en iyisi olacağım!” niyetiyle yaptığımız işi gözden geçirmek.
5- Hayata gönderiliş gâyem Allâh’a kul olmaksa, ben bu gâyenin hakkını daha iyi nasıl verebilirim? Kul olarak neleri eksik yaptığımızın listesini hazırlayarak her yeni günde, bir kötü alışkanlığımızı hayatımızdan çıkarmaya niyet etmek ve bunun için ciddî ve samimi bir gayret sarf etmek...
6- Okuma alışkanlığı… Okumak, insanı, tabiatı, kendini, hâdiseleri okumaktır. Okudukça insanın bakış açısı, hayata mânâ vermesi ve onu tahlil edişi gelişir. Bu ay, okuma alışkanlığını kendimize kazandırmak için büyük bir fırsat! İslâm’ı en güzel yaşamanın yolu, Peygamber Efendimiz’in izini takip etmekle mümkündür. Onun izini, yolunu şaşırmadan takip etmek ise, O’nun hayatını çok iyi bilmekle doğru orantılıdır. Ramazan ayında her bir haftaya farklı bir siyer kitabı programlayarak Sevgili Peygamberimiz’in hayatını muhtelif kaynaklardan öğrenmek… Bunun dışında yaşadıklarımızı ve öğrendiklerimizi sağlamlaştırmak adına bu ayda okunabilecek başka bir kaynak olarak, Muhammed Hamidullah’ın “İslâm’a Giriş” kitabını tavsiye edebilirim.
7- Otuz günün her birinde bir Sünnet-i Seniyye’yi hayata geçirmek.
8- Tekrar; geçmişte ezberleyip unuttuğumuz çok kıymetli duâ ve sûreleri tekrar etmek, onları yeniden hayatımıza kazandırmak.
9- Fonksiyonunu kaybetmiş, uyku hâlinde olan âilevî ve kültürel değerleri yeniden uyandırarak; önce kendimizde sonra âilemizde bu değerleri yeniden yaşatmak, sevdirmek için farklı çözüm ve uygulamalar düşünmek.
Ruh ölmez, eskimez, değişmez. Ramazan da her sene aynı dinamik, şevk dolu rûhuyla mü’minlerin hânelerine baharları müjdelemek için heyecanla geliyor. Gözlerimizin önündeki maddecilik tozlarından onun rûhunu göremeyen bizleriz! Bu Ramazan şöyle bir silkelenip biz de onu, onun kadar dinamik bir ruhla kucaklayalım dostlar, var mısınız?
YORUMLAR