Muhterem Okuyucularımız,
Üstümüze sonbaharın hüznü ve kışın ilk habercileri düşerken; hem müjdelerle, hem de dertlerle dolu bir sayıyla karşınızdayız.
Müjdelerle doluyuz çünkü Şebnem, artık dergi sayfalarına sığmayacak bir hâle geldi. Bir taraftan âmâ kardeşlerimizin çok kıymetli emeklerinin mahsûlü olan Kabartma Şebnem hazırlandı; bir taraftan Şebnem’in internet sitesine kardeş siteler eklendi ve ekleniyor. Diğer taraftan çok kısa bir zaman sonra huzurlarınıza çıkacak “Şebnem Kitapları” Serisi’nin son çalışmaları bitmek üzere… Bulgaristan’dan, Macaristan’dan, Hollanda’dan, Azerbaycan ve Kazakistan’dan gelen haberler; Şebnem’in buradaki insanların yüreklerine yol aradığını/bulduğunu gösteriyor. Her birinin hayatında değişik izler bırakan bir sevgi hâlesi oluşturuyor Şebnem, Rabbimize hamd olsun… Allah, daha nice güzellikleri siz okuyucularımızla birlikte yaşamayı nasib etsin, bizlere…
Sözlerimize başlarken dertlerle dolu olduğumuzu da belirtmiştik. Derdimiz, esasında her birimizin ayrı ayrı derdi… Sokakta gördüğümüz ciğer pârelerimizin yok olup gidişi nicedir yüreklerimizi dağlar durur. Bu sayımızda bir dosya açmayı düşündük, bu sokaktaki kardeşlerimize… Onların halleriyle hallenmek, hüzünlerine ağlamak ve varsa sevinçlerine ortak olarak mutluluklarını katlamak istedik. İslâm dininin bir müntesibi olarak, yanıbaşımızdaki insanlardan mesuliyet duymamız gerektiğini hissettik. Kâh onların çile dolu hayatlarına misafir olduk, kâh onlarla hasbihal ettik; kâh kendi dünyamıza dönüp muhâsebe âlemine daldık. İnşaallâh bu konu, sizin de gündeminize oturur. Öncelikle evlatlarımızın, aile yuvasının sıcaklığından uzak sokaklara düşmemesine vesile olur; sonra da sokağa, evimizin önüne gözümüz, gönlümüz uzanır diye ümid ediyoruz.
Bir hikâyemizde (İki Çocuk ve …) sokaktaki çocuklarımıza el uzatmak isteyen bir âilenin karşılaştığı hayal kırıklıkları anlatılıyor. Hazret-i Ömer’in “Yeter ki, beni Allah’la aldatsınlar” ifadesi prensibimiz olmalı… Biz öncelikle kendimiz için yardım eli uzatmalıyız gariplere, muhtaçlara veya öyle görünenlere… İçimizdeki kibri, üstünlüğü ve katılığı balyozlarla kırmak için… Merhamet duygumuzu zinde tutmak ve insan olduğumuzu unutmamak için!...
Bu sayımızda, içimizdeki en büyük hasımlarımızdan biri olan “kibr”i yenmemize yardımcı olacak bir yazımız var, Osman Nûrî Topbaş Hocaefendi’nin kaleminden… Aile ve çocuk eğitimiyle ilgili konuların yanısıra “insanlığın nereye gittiğini” soruşturan yazıların da altını çizmeden geçemeyeceğiz.
Geçen sayımızda, Arnavut Hayriye Begu Hanımefendi ile yapılan röportaj çok ses getirmişti. Bu sayımızda da Macaristan’da ihtidâ etmiş bir hanımla yapılan röportajın gönlümüzde çağlayanlar meydana getireceğini düşünüyoruz.
Yeni bir Şebnem’de buluşana dek, gönül huzûru içinde kalınız.
YORUMLAR