Güneşin içimizi iyiden iyiye yakıp kavurduğu bir mevsimdeyiz. Bu sıcak günlerin, bizi ayrı bir tefekkür ve ibrete sevketmesi niyazıyla, üzerimizdeki tatil rehâvetini azaltacak bir dergi hazırladık.
Tatil rehâvetini azaltmak, diyoruz; çünkü mümin için asıl tatil mekânının bu dünyada olmadığını düşünenlerdeniz. Bu dünya hayatı, çalışma, didinme ve gayret sahası; âhiret ise hasad mevsimi… Ne kadar çok ekmişsek, o kadar çok biçeceğimiz yer… Âhirette istesek de ekinimizi arttırma imkânımız yok. Ne ekmişsek o… Azıyla-çoğuyla… Faydalısıyla, zararlısıyla… Emeğimizin mahsûlünü toplayacağımız yer… Bu yüzden, yaşadığımız her ân kaybolup giden sermayemiz. Buradan ne kadar azık devşirebilirsek âhiret yolculuğu için, o kadar yüzümüz ak, gönlümüz rahat olacak!.. “İki günü eşit olan ziyandadır.” buyuran bir Peygamberin ümmeti olarak, “Dem bu demdir!” şuurunda olmalıyız. Zira geçip giden şeylere kuru kuruya hayıflanmanın, vakit kaybından başka izahı yok. Tasavvufî terimler içinde “ibnü’l-vakt” olmaktan bahsedilir, yani vaktin çocuğu… Her ânını, en iyiye hasrederek geçirmek!... İçinde yaşadığı ânın farkında olmak ve bunu en hayırlı işlere tahsis edebilmek!..
Biz de bu sayımızda, mahdud sayfalarımız arasına bir çok konuyu sığdırmaya çalıştık… Bir taraftan “yaz ayları, Kur’ân-ı Kerim’le buluşma ayları” diyerek, çocuklarımızı o mübârek kelâmla nasıl tanıştıracağımızın kaygısını taşıdık. Osmanlı’da çocukların nasıl bir merâsimle Allah kelâmını öğrenmeye başladıklarını araştırdık.
Yine yaz aylarında, havanın ve çevrenin verdiği baskıyla, gittikçe değişen kıyâfetlerimiz içinde “kaybolan tesettür şuurunu” dile getirmek istedik. Kadınların ve erkeklerin arasında senli-benli ilişkilerin arttığı, sınır ve hassâsiyetlerin gözetilmediği veya unutulduğu bir ortamda, yine bir “hatırlatıcı” olmak istedik. Hatırlatmanın, müminlere fayda verdiğine inanarak!..
Muhterem Osman Nûri Topbaş hocaefendinin yazısı da hatırlatma ve nasihat hakkında… İnsanları, Hakk’a dâvetin ehemmiyeti ve incelikleri gibi çok hayâtî bir konuyu işlemiş oldukları yazılarında, bütün müslümanlara düşecek dersler var.
Peygamber Efendimizin aşkının buram buram tüttüğü sayfalardan bahsetmeye gerek yok herhâlde… Onlar, zaten “gül”deki “şebnem”ler gibi her sayımızın duru, berrak ve mis kokan değişmez sayfaları…
Geçen sayımızda başlattığımız, yarışmamıza göstermiş olduğunuz yoğun ilgiden dolayı çok teşekkür ederiz. Çekilen kura sonunda, hediye kazanan okuyucularımızı da tebrik ederiz. Bu sayıda da, Türkiye sınırlarını aşan o coşkulu ilginizin devamını bekliyoruz.
Bu arada Şebnem Kitapları, dördüncü eserine de kavuştu. Osman Nûri Topbaş hocaefendinin “Mesnevî Deryasından Âb-ı Hayat Katreleri” başlığıyla neşredilen bu eser, Şebnem Dergisi’nde daha önce çıkmış bulunan yazılardan ve onlarla benzer konudaki seçme Mesnevî beyitlerinin şerhlerinden oluşuyor. İlgililerine “İnsanın iç dünyasının derinliklerine ve tasavvufun o cezbedici engin dünyasına dalmak isteyenler için vazgeçilmez bir kitap!..” demekle yetiniyoruz.
Dergimizin internet üzerindeki çalışmaları da bir taraftan devam ediyor. Altınoluk Dergisi tarafından hediye edilen ve Peygamber Efendimizin yüce ahlâkını anlatan “Üsve-i Hasene I-II”ye, www.usveihasene.com adresinden ulaşabilirsiniz. İnşallah, sonbaharda internet siteleriyle ilgili sürprizlerimize devam edeceğiz.
* * *
Baba, anne ve çocuklardan oluşan bütün bir âileyi kuşatacak, farklı yazı ve hikâyelerle herkesin kendisinden bir şeyler bulabileceği bir dergi hazırlamaya çalıştık. Ümîdimiz yaz boyunca dergimizin elinizden düşmemesi ve sizin elinizle Şebnem’le ilk defa karşılacak nice insana ulaşması…
Allah yâr ve yardımcınız olsun!..
YORUMLAR