Müjdelerle dolu bir sayı ile tekrar birlikteyiz. Şebnem Dergimiz, bu sayıdan itibaren her ay evinizin kapısını çalacak, inşâallah!.. Sizin samimi ve ısrarlı talepleriniz sayesinde, artık her ay Altınoluk Dergisi ile beraber neşredileceğiz ve yine onunla geleceğiz gönüllerinize misafir olmaya!..
Şu an, Şebnem Dergisi’nin beşinci yılı… Kitap şeklinde çıkan ilk sayımızla birlikte, elinizde tuttuğunuz 18. sayımıza ulaştık. Bu zaman zarfında pek çok güzel hâtıralarımız, heyecanlarımız oldu. Sizinle pek çok konuda hasbihâl etme, duygu ve düşüncelerimizi paylaşma fırsatı bulduk.
Bu vesileyle bize bu büyük nimeti lutfeden, her türlü nîmetin asıl sahibi Rabbimize, sonsuz minnet ve şükranlarımızı arz ederiz. Ardından bu hizmetin büyüyüp gelişmesinde emeği geçen herkese, buradan ayrı ayrı teşekkürlerimizi bildirmeyi vicdânî bir borç kabul ediyoruz.
Bir teşekkür de, bizi ilk çıktığımız andan itibaren bağrına basan, vefâkâr ve basiretli halkımıza, kıymetli okuyucularımıza!..
Bu sayımızdan itibaren çok daha renkli, çok daha farklı bölümlerin yer alacağı, okuyucularına ve yazarlarına daha fazla yer ayıracak bir Şebnem’le karşınıza çıkmayı umut ediyoruz. Gerçi sayfa sayımız, bir miktar azaldı, ama artık üç ayda bir değil, her ay buluşacağız sizlerle…
Bir müjdemiz de, gerek yazılarına, gerek şahsen sohbetlerine âşinâ olduğunuz Zâhide Topcu hanımefendinin, mâneviyât büyüklerinin edeb ve nezâketlerini yansıtan birbirinden değerli hâtıralarının artık bir kitap hâlinde neşredilmesi üzerine!.. Küçük bir cep kitabı formatında, alınması ve okunması kolay bir şekilde hazırlanan “Hâtıralar Geçidi” adlı eser, Şebnem Kitapları’nın sekizinci kitabı… Zâhide Topcu hanımefendiye, Cenâb-ı Hak’tan, hayırlı uzun bir hizmet ömrü niyaz ediyor, daha nice güzîde eserlerini neşretmeyi ümid ediyoruz.
* * *
Yeni sayımız, ömrün en önemli devrelerinden biri olan “ihtiyarlık” üzerine… Doğan her varlık, ardında iyi-kötü izler bırakarak bir ömür yaşıyor ve sonra yaşlanarak, tekrar dirileceği âhiret gününe kavuşmak üzere toprağa, ana kucağına dönüyor. Ölüme giden bu uzun yolda, hayatın son durağı ihtiyarlık… Gerçi bütün canlılar, bu durağa uğramayabiliyor. Ama genel kaide, doğan her varlığın büyüyüp olgunlaştıktan sonra yavaş yavaş ölümle buluşması…
Bu devre, insanların iç dünyasında ne gibi hisler bırakıyor? Yaşlılarımız bizden ne bekliyorlar? Onları, hayatın dışına ittiğimiz oluyor mu? Toplumlar, acziyet içerisinde bulunan çocuklara, özürlü ve yaşlılara ne kadar sahip çıkabiliyor? Ki muhtaçlara gösterilen bu anlayış ve yardım, aynı zamanda o toplumların medenî seviyelerinin bir göstergesi sayılmaz mı?
Daha pek çok soru; düşünülecek, konuşulacak pek çok mevzû var. Biz bunların hepsine cevap vermedik. Biraz da okuyucumuzu kendi iç dünyasına yöneltmeyi, bazı soruların cevabını orada aramalarını tercih ettik.
Önümüzdeki ay, görüşünceye dek, Allâh’ın selâm ve rahmeti üzerinize olsun!..
YORUMLAR