Sırtlanları Geçen İnsanlar
2002 yılında Almanya’da bir “yamyam dehşeti” yaşanmıştı. Şimdi de İspanya’da bir cezaevinde tutuklu bulunan Paul Durant adlı bir İngiliz mahkûm, ingiliz basınına bir mektup göndererek “kız arkadaşını yemek için öldürdüğünü” itiraf etti. Mektubunda işlediği cinayet ve vahşeti ayrıntılarıyla anlatan mahkûm, sevgilisi Karen Durrell’ı “vücudunu küçük parçalara ayırarak yenebilecek her şeyini” yediğini söyledi. (8 Ekim 2004, Milliyet)
Basına intikal eden bu haber Mehmed Akif’in Peygamber Efendimiz gönderilmeden önce yaşayan câhiliye insanını anlattığı şu mısraları hatıra getiriyor:
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta
Dişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdi.
Leyleğin Vefâsı
Sonbaharın gelmesiyle göçmen kuşlar sıcak ülkelere doğru yola çıkarlar. Ancak Türkiye’de rastlanan bir olay bunun her zaman böyle olmadığını gösterecek türden… Erkek leylek kanadından yaralanınca, Tuzla’da bir sazlıkta kışı geçirmeye karar verir. Zira yerinden kalkacak, uzun mesafeler uçacak hâli yoktur. Fakat onu yalnız bırakmak istemeyen vefâ âbidesi bir eşi vardır. O da kışı soğuk bir diyarda geçirme, belki ölme pahasına kocasının yanından ayrılmamaya karar vermiştir. Bir leyleği yatarken, diğerini de onun başı ucunda bulan veteriner Talat Gülbay, bu âşık leylekleri kliniğine götürür. Yaralı leyleğin tedavisi altı gün sürdüğü hâlde, vefâlı leylek yanından hiç ayrılmaz. Onların bu durumu, veterineri de çok etkiler ve du duygularını şöyle dile getirir:
“-Dişi leylek, yaralının başına ne geldiyse kendi başına da o gelsin istiyordu. Leylekler Tuzla’dan Kazasker'e kadar arabada başlarını birbirlerine dolayarak geldi. Leyleklerin sevdâsında kendimi gördüm. Anladım ki, aslında bütün insanlar yaralı, herkesin bir yerleri acıyor.” (22 Eylül 2004, Milliyet)
Hiç hayrını görmedim
“-Yıllarca ne paralar kazandım; ama bu paranın tadını alamadım. Şimdi başımı sokacak bir evim bile yok. Benim sonum gençlere ibret olsun.”
Bu sözler sözler bir dönemin sinema oyuncusu ve ses sanatçısı Tülin Tan’a ait. Bir zamanlar Bülent Ersoy, İbrahim Tatlıses, Gönül Yazar, Müslüm Gürses, Kemal Sunal gibi isimlerle çalışan Tan, şimdilerde huzurevinde yalnız bir hayat sürüyor. 48 yaşındaki Tülin Tan, 6 yıl önce beyin enfarktüsü geçirip sol tarafı felç olunca sığınacak kimse bulamamış. 9 ay önce de Darülaceze’nin kapısını çalmış. Günlerini Siirt battaniyesi örerek geçiren Tülin Tan ‘Popstar olacağız’ diye geceler boyu otel önlerinde kuyrukta bekleyen gençleri; gece alemindeki gencecik kızları yaşlı gözlerle izlediğini söylüyor:
“-Bana inanın, felçli yaşamak o hayattan daha iyi. Kolay para kazanma yolunu seçmeyin. Alın teriyle para kazanmak gibisi yok. Yoksa sonunuz benim gibi olur. Ben sizler için bir ibretim.” diyen Tülin Tan, yaşadıklarını bir cümleye sığdırıyor:
“-Ben yaşadığım hayatın bedelini ödüyorum.”
Tülin Tan, kendi deyimiyle “roman gibi bir hayat” yaşamış. Fındıkzâde’de dünyaya gelen Tan, 15 yaşında sevdiği gençle evlenmek için okulunu terk etmiş. Bir yıl sonra anne olmuş, ancak eşiyle anlaşamayınca 2 yıllık evliliğini bitirmek zorunda kalmış. O dönem işi olmadığı için kızını babasına bırakmış. Para kazanmak için Fatih’te bir mağazada tezgahtar olarak işe başlamış. 19 yaşında Saklambaç Gazetesi’nin düzenlediği fotoroman kraliçesi yarışmasında birinci olunca hayatı değişmiş. Ünlü şarkıcılarla Maksim, Çakıl, Gar, Aşiyan gazinolarında sahneye çıkmış. Seda Sayan’la Harika Avcı, Tan’ın alt kadrosuymuş. 1970’li yılların sonuna kadar ailesiyle birlikte yaşayan Tan, birkaç fotoromanda oynadıktan sonra ailesinden ayrılmak istemiş.
Tezgahtarlıktan aldığı para ev kirasını bile ödemeye yetmeyen Tan, o zamanın fuhuş yıldızı Zerrin Egeliler’in:
“-Film işinde iyi para var. Lüks bir hayat seni bekliyor.” sözlerine aldanmış. 1980’li yılların sonuna doğru gidişâtını beğenmeyip ayrılsa da gece hayatı ve alkol kanına işlemiş. Tan, çevirdiği filmlerden para kazanmamış. Şarkıcılığa başladığında kazandığı paralarla da lüks bir hayat yaşamış. Çalıştığı yıllarda 5 yıl para biriktirip, sonra işi bırakmayı planlayan Tan, o beş yılın felç geçirene kadar gelmek bilmediğini aktarıyor. Sahne dünyasının çok ışıltılı olduğunu, bir kere girdiğinde insanı mıknatıs gibi içine çektiğini ifade eden Tan şöyle konuşuyor:
“-Bu işten para kazanmak çok kolay. Ama kazanılan para bedduâlı gibi. Hiç kimseye yâr olmuyor.”
Tülin Tan 2 yaşında terk ettiği kızını 22 yıl sonra bulmuş. Telekom’un 118 bilinmeyen numaralardan kızının telefon numarasına ulaşmış. Kızıyla buluştuğunda ne o kızına ‘kızım’ diye sarılabilmiş, ne de kızı ona ‘anne’ diyebilmiş. Tan, geçen gün telefonda ziyaretime gelmesini, onu özlediğimi söyledim. Bana:
“-Aklıma gelirsen, gelirim.’ dedi. Çok zoruma gitti. Ama ona da suç bulamıyorum. Onu para için ben terk ettim.” derken gözyaşlarına hâkim olamıyordu. (19 Kasım 2004, Zaman Gazetesi)
YORUMLAR