Kız evlâdı olan anne-babalar için büyük önem taşıyan dönemlerden biri de kızlarının evlenme zamanıdır. Bu, her âile için olağanüstü önemde bir hâdisedir.
Mesut olursa aliyyü’l-âlâ... Ya mesut olamazsa... Anlaşamazlarsa... Damatlarını iyi tanıyamamışlarsa... Ya da yanlış bilgiler edinmişlerse... Kızları yanlış karar verdiyse... Damat adayını tanıyan anne-baba, kızını damadına uygun görse de kalbinin titremesine engel olamaz. Vaktiyle kendisi kızsa-vursa da eşinin, -yavrusunun babasının- dahi kızmasını istemeyecek kadar müşfik olan anne, başka kimselerin kızını üzmesine nasıl tahammül edebilir? Bu duygular yaşanmakla birlikte Cenâb-ı Hakk’ın takdir ettiği, kızlarının kabul ettiği adayla evlendirilir.
Kızlarının gözüne daha bir farklı bakar anne... Parlıyor mu, neşesi yerinde mi? Yoksa sönük mü? Daha bir canlanma mı var yoksa kaygılı, meraklı mı? Annenin tüm dikkati kızının üzerindedir.
Mutlu olmak her insanın özlemidir. Özellikle kızının mutlak sûretle mutlu ama çok mutlu olmasını ister. Damat, tanıyabildikleri gibi ise hiç mes’ele yok... Dünyalar annenin olur artık. Kızına duyduğu gibi damadına da bu sevgi hisleri gelişir. Ne ikram edeceğini, nereye oturtacağını bilemez sevincinden.
Her evlilik pembe hayallerle kurulur ama hayat her evlilikte pembe olmayabilir. İki değişik insanın her yönden anlaşması, uyuşması, mutlu olması o kadar kolay değildir. Mutlu olabilmek, sevgi, saygıda kusur etmemek, hoşgörü ve fedakârlık gerektirir. Daha da önemlisi Yaratan’a yalvarış, yakarış gerektirir. Yarattıklarına hâkim olan, onları idâre edenin Allâh Teâlâ olduğu bilgisiyle... Yalvarış yakarış... Hayallerdeki yuva gerçekleşmeyebilir. Kızının eşiyle ya da kayınvâlidesiyle birtakım problemleri, uyuşmazlıkları, anlaşmazlıkları olabilir.
* * *
Kız evlâdın problemle karşılaştığını gören anneler genelde derûnî bir hüzün duyarlar.
Sonra isyan başlar. Yazık oldu kızıma, lâyık değilmiş kızıma, bu hakaretleri, bu kaba sözleri kızıma nasıl söylerler? Ahh, geriye dönüşü olmayan bir çıkmaza girdi kızım...
Sonra kızına akıl vermeye sıra gelir; «Kızım, hiçbir sözün altında kalma, sana bir söylerse, sen iki söyle, eşini evde ev işi yapmaya alıştır, nasıl alıştırırsan öyle, ömür boyu sürer. Sakın kendini dövdürme... Kızım hep sen fedakârlık yapacak değilsin ya, biraz da o yapsın. Kayınvâlidenlere fazla yüz verme, yüz verdikçe daha çoğunu isterler, altından kalkamazsın, evinden hiç çıkmazlar. Köleleri olursun da gene kıymetini bilmezler!» gibi öğütlerle nice yuvaların yıkılmasına sebep olan anneler bulunmaktadır. Annenin evlâdına duyduğu aşırı sevgi, olayları objektif değerlendirmesine mânî olmaktadır. Acı ve hüzünle gerçekleşen bu yaklaşım tarzında bulunan anne, hayırlı anne değildir. Sâliha anne Sâliha kayvınvalide hiç değildir... Ve bu anneler çok sevdiği kızına iyilik değil, en büyük kötülüğü yapmaktadırlar.
* * *
Bazı anneler de kızının evlendikten sonra da kendilerinde uzun süre kalmasını istemektedir. Bu da önemli bir hatâdır. Artık kızı bir kişi değildir. Onun da bir yuvası vardır. O yuvaya saygı gerekir. Onların birbirine daha çok bağlanmaları, daha mutlu olmaları için doğru, faydalı bilgiler gerekliyken kızını evine istemesi anormal bir davranıştır. Hazret-i Âişe Validemiz oruçlarını en çok Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem- oruç tuttuğu zamanlara denk getirirlermiş ki; Rasûlullâh’ın isteklerine cevap veremeyebilirim düşüncesiyle... Evlât, annenin de hakkını vermeli, eşinin de. Bu haklar zaten çakışmamaktadır.
* * *
Sâliha anne, kızına hakîkati ve sabrı tavsiye ederek sâlih amel işlemeyi amaçlar. Kızının problemini dikkatle ele alır. Objektif değerlendirir. Problemi çözecek metot bulmaya çalışır. Kızına yapıcı, mutlu olmaları için gerekli tavsiyelerde bulunur. Daha çok saygı, daha çok ilgi ile duâ etmesini hatırlatır. Pembe hayâlinin suya düştüğünü gören kızının üzüntüsünü gidermeye, ona güç vermeye çalışır. Bedbaht, tükenmiş, bitmiş ve çıkmazda olmadığını, her şeyin çaresinin olduğunu, dağ ne kadar yüksek olursa olsun yolun üstünden geçtiğini ve kızının da bu engeli sabır, gayret ve duâ ile aşacağını ve de mutlu olacağı ümîdini verir. Her zaman doğru fikir verir, günah ve haramdan sakındırır Sâliha Anne… Damat ve kayınvâlidesi yanlış ve günah üzere iş yapıyor da olsalar iyiliğin boşa gitmeyeceğini, iyilik yapmaya devam etmesini öğütler, anne. Onların zaten Allâh Teâla’nın emrini yapmadıklarından dolayı kayıpta olduklarını hatırlatarak bunun kendisi için de bir imtihan olduğunu, çâre olarak da sabretmek ve duâ etmek gerektiğini telkin eder. Allâh Teâlâ’nıın mazlumların yanında olduğunu bildirir. Önemli olan, Allâh Teâlâ indinde makbul biri olmaktır. Dünyanın bir cennet olmadığını, şu ve bu şekilde yanlışlıkların olabileceğini, sıkıntıların yaşanmasının normal olduğunu anlatır, bunda da bir takım hayırların olabileceğini hatırlatarak. Önemli olanın o sıkıntıya rağmen Allâh’ı anmak, Allâh Teâlâ’ya sığınmak olduğunu bildirir.
Kızına problemi giderene kadar hep bu doğru fikirleri vererek, sabrı tavsiye ederek yardımcı olur. Sâliha kayınvâlide, damat ve âilesinin özelliği ne olursa olsun -önceden düşünülmüş, artık karar verilmiştir- şahıslarına saygı duyarlar. Saygı önemli bir kâidedir. Kişiyi yüceltme özelliği taşır.
Damat, evlât kabul edilmeli, problem ne ise, evlâdın problemine çâre arar gibi bakılmalıdır. Damat her şeye rağmen sevildiğini bilmeli, sayıldığına inanmalıdır. Bunu kayınvâlide sağlamalıdır.
«İyiliğe karşılık iyilik her kişinin kârı, kötülüğe karşı iyilik er kişinin kârıdır.» Bu, Sâliha kayınvâlidenin işidir. Ne mutlu ciğerpâresinin yeni dünyasına uyum sağlaması için en güzel davranışı gösterebilen annelere.
Ne mutlu kötülük gördüğü hâlde mukâbili davranışı tercih etmeyip, Rabbine sığınan Rabbinin emrini seçenlere…
YORUMLAR