“İslâm garip başladı, garip devam edecektir. Ne mutlu o gariplere!..” (Tirmizî, Îman, 13/2630) hadîsiyle bu yola baş koyanlara ne mutlu! Allâh’ı kendine tek yâr edinip O’nunla var olanlara ne mutlu!
O garipler ki, ilki Hazret-i Âdem Safiyyullâh -aleyhisselâm-, sonu Muhammed Mustafâ Habîbullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’dir. Bu ikisi arasında birbirinden değerli sabır tabloları yaşanmıştır. Hepsi bu gurbet diyarı olan dünyada, Rabbimizin hükmettiği imtihanlar âleminde hisselerine düşenleri yaşamışlar; garip olarak dünyaya gelip yine garip olarak Rablerine kavuşmuşlardır.
Hazret-i Nûh, 950 yıl tebliğ ederken sabretti. Hazret-i Eyyûb, hastalık okyanusunu sabır gemisiyle geçmiştir. Balığın karnında kaybolan Hazret-i Yûnus, sabır ve duâ ipine sarılarak kurtulmuştur. Hazret-i Yûsuf’u kuyudan çıkaran, sabır ve teslîmiyettir. Peygamber Efendimizin hayatı, her ilmeğiyle sabrın nakış nakış işlendiği bir kumaştır. Onlar sabır, tevekkül, teslîmiyet, duâ ve ibadetle zor günlerden, büyük cenderelerden geçtiler. Nebîler kervanı, aynı zamanda insanlığın sabır mektebidir. Bu mektebin talebeleri, sabrettikçe kazanacaklarının farkındadırlar.
Sabır yolu, uzun ve meşakkatlidir. Rabbimiz, herkese, kendisi için zor gelecek imtihanlar gönderir. Mühim olan, o musibetlerle ilk karşılaşıldığı zaman dengeyi kaybetmemek; sabrı her an kuşanmaktır.
Sabır yolu, ancak takvâ azığı ile geçilir. “Aslında bir ağacın altında konaklama süresinden ibaret olan” dünya hayatı, göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Âhiretten dünyaya bakınca, koskoca bir ömür, bir “kuşluk vakti” kadar ya eder ya da etmez!.. O hâlde dünyanın gamına, kederine kapılmamalı; kulluk için gönderildiğimizi, Allâh’ı râzı etmek üzere yaşadığımızı unutmamalıyız.
Cennet yolu, dikenli taşlarla doludur. Bu taşlara gönül rızâsıyla sabredenler, kurtuluşa ererler. Rabbimiz, bu yolun herkes için aynı şekilde hazırlandığını şöyle beyân etmektedir:
“(Ey mü’minler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler, size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı, onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki mü’minler: «Allâh’ın yardımı ne zaman?!» dediler. Bilesiniz ki, Allâh’ın yardımı yakındır.” (el-Bakara, 214)
Dünya hayatının bir yüzü sabırsa, diğer yüzü şükürdür. Belâ, musibet, zorluk ve çilelere sabır; ferah, nimet ve lütuflara şükür!.. “İnsanlara teşekkür etmeyen, Allâh’a şükretmiş olmaz!..” (Ebû Davud, Edeb, 11/4811; Tirmizî, Birr, 31) Allâh’a şükretmeyen, aslında hiçbir varlığa teşekkür etmiş olmaz. Çünkü bütün iyilik ve güzelliklerin başlangıcı ve kaynağı, Allah Teâlâ’dır.
Ey Rabbimiz; her gecenin arkasından doğan Güneş gibi, her kapanan kapının ardından açılan kapılar gibi, bizi de sabaha çıkar!.. Bizi sabır ve şükür kanatları ile kanatlandır. Bizi, Sen’den râzı olmuş ve kendisinden râzı olduğun kullarının arasına kat!.. Sabrımızı artır, biz de “çokça sabreden” kullarının arasına girelim. Şükrümüzü ziyadeleştir, Sana nankörlük etme gafletine düşmüş kullarından olmayalım!.. Bizi affet, bizi bağışla, bizi temizle, arındır ey Rabbim!.. Allâh’ım, şüphesiz Sen duâları kabul edensin, bizim duâlarımızı da kabul buyur!.. Âmin.
YORUMLAR