Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri… Çilehânesinde, penceresiz duvarlarından ay ışığı süzülen Cüneyt Hazretleri:
“-Görsünler diye ibadet etmek şirktir. Görmesinler diye hayırlı ameli terk etmek ise riyâdır.” buyuruyormuş.
Dimağlarda bir fırtına koparıyor değil mi?! Kendisi de öyle.
Herkese rağmen ihlâsı bozmadan ibadete devam; her namazdan sonra bir de kazâ kılanlar, câmilerde bunu terk etmeyecek. Pazartesi, Perşembe oruçlarını, beyaz günlerin (eyyam-ı biyz) oruçlarını tutanlar, zorunlu olarak misafirliğe gidilecek diye o gün yemeyecekler.
Riyâya düşerim korkusuyla riyâya düşmek! Oysa ümmetin her bir ferdi birbirine hayrı, sabrı, merhameti tavsiye etmekle güzel, mesrur, mesud.
“Hayırda yarışırlar” buyuruyor. Rabbü’l-Âlemin. Hayırlar hem gizli, hem de açık olmalı ki, yarışmak mümkün olsun.
“Filân bütün kaza namazlarını bitirmiş.”
“Filân on yıldır hiç teheccüd namazı kaçırmamış.”
“Filân ikindi virdini, ne olursa olsun ihmal etmezmiş.”
Yanlarında namaz kılanları dahî sarıp sarmalayan bir huşûya sahip olanlar var, olsun.
Maaşını aldığı anda içinden bir kısmını sadaka olarak ayıranlar var, olsun.
Haftanın bir gününü hastalara, bir gününü yaşlılara, bir gününü de hamile ya da doğum yapmış hanımlara, küçük çocuğu olan hanımlara hizmet etmeye ayıranlar var, olsun.
Kur’ân Kurslarında erenlerin yolundan gidip, gece gizlice temizlikleri yapıp yükleri hafifletenler var, olsun.
Nâdânlıklara mâruz kalmak pahasına, onuncu kez anlatılanı, sanki ilk kez dinliyormuş gibi dinleyen, bildiğinin ukalâlığını yapmayanlar var, olsun.
Ve daha nice fazilet örnekleri…
* * *
İnsan, en çok dengi gördüğünü taklit ediyor. Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Hazret-i Ali’ye namaz kılarken ulaşıyor meselâ.
Bir kişinin şeytana uyması kolay, iki kişinin şer üstünde birleşmesi zor, ama yine de mümkün. Ama üç kişinin yanlış bir şey üzerinde ittifakı mümkün ve fakat çok çok zor... Üçten kasıt, çokluktur. Yalnız olanı kolay aldatabilir, gaflete düşürebilir şeytan. İki kişi olunca biri namazını kılar, diğerini de kolundan tutar, çeker seccâdeye. Üçüncü kişi sohbete dalıp namazı geciktirenlere ikaz edici olabilir.
Sâlih dostlar, kişiyi hataya düşmekten fiilen, kavlen ve mânen koruyorlar. İnsan, dindar arkadaşlarının yanında harama bakamaz.
Ne güzel!.. Harama bakmaktan muzdarip olup bu hâli değiştirmeye güç yetiremeyen “nefs-i levvâme” sahibi olanlar, sâlih topluluğa katılsın, kardeşler edinsinler. Birlikte bol vakit geçirilecek sâlihler, olura olmaza iyi bir ayar çekecek sâlihler… Selmân-ı Fârisî Hazretleri’nin, kardeşine yaptığı gibi. Ne yedi kat yerin dibine gireceksin sayesinde, ne de aklın bir karış havada gezeceksin.
Karınca kararınca… Elden ele geçirilerek taşınan buğday taneleri gibi, gönülden gönüle geçecek bereket, huzur ve aydınlık.
Daha iyi kul olabilme çabamıza nefesleriyle rüzgâr olacak dostlar.
Aman filân görür diye, takvâyı tercih ettirecek dostlar.
Aman ne olacak canım, öyle de olur diyen, donmuş gıda kıvamındakiler değil!
“Keşke seninle dost olmasaymışım.” dedirtmeyecek, aksine “İyi ki varsın, iyi ki hayatıma girmişsin.” diyeceğimiz dostlar nasib eyle yâ Rab…
YORUMLAR