Rûhun merkezine geç olmadan yolculuk yapalım…
Her birimizin dünyasını tozpembe kaplayan bir şeyler vardır elbet. Gönlünü aydınlatan, sığındığı bir liman olan eş, kılına gelebilecek bir zarara karşı bütün dünyayı yakabileceği bir evlâd ya da her gün toz konmasın diye özen gösterdiği pahalı bir eşya…
“Dünyamız, kimin etrafında dönüyor?” bir düşünelim. Hepimizin dilinde îman, takva, tasavvuf, cennet gibi kelimeler uçuşurken rûhumuz neyin etrafında pervâne oluyor? Hadi biraz cesaretli olalım ve kabul edelim, zihinlerimizde geriye doğru attığımız gerçekleri... Vicdanımızdaki seslere, İslâm’ın renkleriyle dikilmiş gözüken o süslü kılıfları nasıl giydirdiğimizi düşünelim. En azından kendimize itiraf edelim; “rûhumuzdaki pergelin ayağının hangi fâniliklerde demir atmış” olduğunu... Neyin etrafında döndürmüşüz îmânımızı…
Bugün biz rûhun merkezini nereye sâbitlememiz gerektiğini düşünmez isek, Rabbimiz, elbet gösterecektir o makamın sahibini... Tek ve en yüce varlık O’dur çünkü… Oraya yakışan şekilde bir bir öğretecektir her şeyi... Acı ile diri tutar önce yüreği. Eş olsun, evlat olsun, dost olsun fark etmez; bir damla gözyaşı ikram eder onların vesîlesiyle sana ve silkeler gönüldeki makamı işgal edenleri…
Sırtını dayadığın, unutturur ya her şeyin sahibini... Sanki o güvendiklerin var oldukça ilişmez sanırsın, kötülükler... Asıl güvenin yaratıcısına sımsıkı bağlanmadan büyük lokmalar yutarsın ferah zamanında… Bugünü yarına; yarını öbür sabaha erteler durursun hizaya gelmek için… Bilirsin herkesten çok fazileti, muhabbeti de yine de gönlün kayar, o tehlikeli denizlere... Dalgalar götürür, vicdanını orada boğarsın. Ve sonra sıkıntı sanırsın bu temizlenmeyi…
Hâlbuki bayram yeridir gönül… Fâni esâretlerden kurtulmanın, Rabb’e adanacak olmanın heyecanı ile arınır. Kişi, bedel öder, ama yüreğini kurtarır. Ya son nefesinde gönlün fânî sevdâların pişmanlığıyla dolu olarak ilâhî huzura çıksaydı? Bu tokatlanma, aslında bir şefkat, merhamet ve muhabbet işaretidir düşünenlere… Bir davettir cennete…
Kişinin îmânına bir musîbet gelmedikçe, diğer sıkıntıları imtihandan saymayan ulvî ruhların varlığı, bizlere başka kapılar aralamalı… Merkeze yakışan tek varlık Allah ise, orada demir atıp gerisini O’nun etrafında koşuşturmalı… O makamı işgal edenlerin darbeleri, nasıl Yaratan’a olan muhabbeti halatlarla sağlamlaştırıyorsa, öyle sonsuzluğa taşımalı. Ve imtihan vesîlesi olan o çok sevdiğimiz fânîler, asıl mevkîlerine uğurlanmalı… Sahibi Rab olan cennet vesîlesi olarak adları anılmalı…
Pergelin ayağı Rabbin zikrinde sabit olmalı… Vesselâm…
YORUMLAR