Düşünüyorum anne,
Bu hayatın sonu ne?
Zaman akıp gidiyor,
Bizleri sürüklüyor.
Her dakika ve her an,
Ölüme yürür insan…
Doğduğumuzdan beri,
İşler kronometri…
Süre son bulduğunda,
Tık deyip durduğunda,
Hayattan ayrılırız.
Acep nerde kalırız?
Bunu çözemiyorum.
Tıkanıp kalıyorum.
Ebediyen yok olmak,
Çürüyüp unutulmak,
Bu tür hiçlik duygusu,
Kahrediyor doğrusu…
Öleceğiz, besbelli.
Yok mu buna teselli?
Anne, kurban olayım,
Konuş da rahatlayım.
*
Yavrum, çok meraklısın,
Endişende haklısın.
Ölüm, en yalın gerçek,
Bir gün gerçekleşecek…
Benim diye sandığın,
Umutla bağlandığın,
Bütün sevdiklerinden
Ve sevildiklerinden
Ayrılmak zor, bu gerçek…
Ama başa gelecek.
Bu insanın kaderi,
Dönülmez asla geri!
*
Yavrum, diyorum ki biz,
Şöyle düşünmeliyiz:
Allah dünyayı önce,
Hazırlamış güzelce…
Sonra bizi göndermiş,
Burda yaşayın demiş.
Fakat çokça çalışın,
Güzellikte yarışın.
Dünyanız güzelleşsin,
Bayındır hale gelsin!
Ancak, aldanmayınız,
Fazla bağlanmayınız.
Geçicidir bu hayat,
Baksanıza gidişat,
Sürekli değişmekte…
Gelenler hep gitmekte.
Bir imtihandır dünya,
Kısa süren bir rüya…
Rüyaya aldanmayın,
Gerçeğini arayın.
*
Yavrum, çok bilinçlisin.
Bilinçli ve içlisin.
Bu varlığın göz nûru,
Dünyamızın gururu,
Hiç kuşkusuz insandır.
Buna şahit Kur’ân’dır.
Rabbim yarattı bizi,
Övmekte hepimizi:
“Halife” yaptım diyor.
Bizimle övünüyor.
O yarattı, biz yaptık.
Varlığa değer kattık.
Eşyaya şekil verdik,
Daha güzelleştirdik.
O’nun verdiği güçle,
Onurla ve övünçle,
Dünyayı imar ettik.
Ne çok şey icat ettik!
Zamanı ayarladık,
Mesafeyi kısalttık,
Yeri göğü dolaştık,
Nice engeller aştık,
Rahimdeydik, bak hele;
İşte geldik bu hale…
*
Öyleyse düşünelim,
Şunu iyi bilelim:
O, değer verdiğinin,
“Halifem!” dediğinin,
Yokluğunu istemez.
Hiçliğe mahkûm etmez.
Tanrılığın şânı bu!
O’na yakışanı bu…
O bizleri seviyor,
Çokça değer veriyor.
Bizim yok olmamıza,
Toprakta kalmamıza,
Râzı olur mu yavrum?
Olmaz elbette nûrum!
O cömertler cömerdi,
Bunca nîmetler verdi.
Daha da fazlasını,
Bunlardan âlâsını,
Va’d ettiği o nîmet,
Ata yurdumuz cennet!..
Rabbimizden dileriz;
Lutfederse, gireriz…
Şunu da bilmeliyiz,
Durup düşünmeliyiz:
Ruhta ve genimizde,
Gizli bedenimizde,
Ebediyet duygusu,
Çok canlıdır doğrusu…
Onu biz istemedik,
Kimseden öğrenmedik.
Bu duyguyu veren O.
Genimize koyan O.
Demek, vereceğini
Ve onun gerçeğini,
Mayamıza katıyor,
Bizlere istetiyor.
Olmayan istenir mi?
Gelmesi beklenir mi?
Demek ebediyet var,
O varsa âhiret var!
*
Yavrucuğum, sonunda,
Âhiret konusunda,
Şunu da bilmeliyiz,
Dile getirmeliyiz:
Beşerî sistemlerde,
Her zaman ve her yerde
Âcizler eziliyor,
Hakları yeniliyor.
Diyor ki akıl, vicdan,
Kurulmalı bir dîvan…
Zalimlerin yaptığı,
İnletip ağlattığı,
Yanına kalmamalı!
Hesabı sorulmalı…
Bunca ezilenlerin,
Hakkı yenilenlerin,
Yüzünü güldürecek,
Hakça hüküm verecek,
Bir mahkeme olmalı!
Haklı, hakkın almalı,
Böyle istiyor vicdan,
Olacak diyor Kur’ân!..
Yarın mahşer gününde,
Yüce dîvan önünde,
Ameller tartılacak,
Sonuca bakılacak.
Ödül, ceza ne ise,
Bildirilir herkese…
Kimseye zulmedilmez,
Zerrece hak yenilmez.
Sevapsız ödül olmaz.
Günah cezasız kalmaz.
Hak dine inananlar,
Görevini yapanlar,
Allâh’ın nîmetine,
Girerler cennetine…
Hakk’a inanmayanın,
Günaha doymayanın,
O günde vay hâline!..
Sorma artık hâli ne…
Cehennemde yan da yan,
Gel de sen ona dayan!
*
Ey yüce Rabbim, bizi,
Bağışla hepimizi…
Cehennemden kıl emîn,
Âmin, Allâh’ım, âmin…
Ne mutlu âhiret var,
Yüce bir adâlet var.
Anne, artık anladım.
Çok şükür rahatladım.
Engelleri aşmanın,
Allâh’a kavuşmanın,
Müjdecisidir ölüm;
Safâ getirdin gülüm…
YORUMLAR