Olmak Ya Da Ölmek

“Kün!” dedi ve hemen “oldu”... Planlamadan, tasarlamadan, yahut ölçümlerde bulunmadan “hemen oldu”!.. Fakat hassas bir dengeyle, ince bir ayarla, ölçüyle, birbiriyle ahenkle… Bütün âlemler var oldu, biri diğerine karışmadan, gündüz geceyi geçmeden, gece gündüzü aşmadan var oldu. Her şeye bir ölçü konuldu. (Bkz: Ra’d, 8)

Her an yeni bir yaradılışa şahit olmaktayız; iki gayb arasında... İlk yaradılışımızın keyfiyeti bizce meçhul, âhirette yeniden diriltilişimizin olduğu gibi… Yaratılıştan yaratılışa geçerken her şey, biz bunu ancak sebeplerle anlamaktayız. Hakîkatler ise, çoğu zaman sebeplerin arkasına gizlendiği için gözümüze kapalı, bir tek sâf gönüllere ayân… Göz alıcı hakikatler, sebeplerle matlaştırılmış ve silikleştirilmiş ki; hayretle donup kalmadan hayat akıp gitsin.

Belki de bu yüzdendir; hakîkatlere âşina olanların, Hakk’a hayran kalanların O’ndan başkasını görmemesi…

“Hep hüviyettir görünen, yok Hüdâ’dan mâadâ.”

(Şeyh Gaybî)

Sararmış başaklar, biçildiklerinde ne kadar da cansızlar, yeniden bir yaratılıştan geçerek damarımızda deverân eden kan olduklarında ise ne kadar canlı… Biz her bahar ölüden diriler çıktığına şâhit olanlardanız.

* * *

“Her saniye vücut hücrelerimizden elli milyon tanesi ölür ve yenilenir.”

Ne kadar sıradan bir cümle gibi değil mi? Hani hep biyoloji kitaplarında rastlanılanlardan biri…

“Her saniye yeni bir ba’s (yeniden diriltiliş) yaşamaktayız!..” dersem de öyle mi?

Öyleyse:

“Çürümüş kemikleri kim diriltecek?” sorusu hâlâ aynı iddiasını koruyabilir mi zihinlerde?

Rabb’imizin bu soruya cevabı ne kadar sâde:

“Onları ilk defa yoktan yaratan, yeniden diriltecektir.” (Yâsin, 79)

Gözden kaçırdığımız nice gerçek, aslında nasıl da basit, net ve âşikar olabiliyor, değil mi?

* * *

Bir canlının ölmesi, hep yaşanan bir gerçek olarak, müşahhas bir hâdisedir bizim için… İşte ölüden dirinin çıkması da bir o kadar tabiî... Şu hâlde, yeniden dirilişi, aslında Allah’ın kudreti için  mümkün görmeyenler; hangi gerçeğin  üzerini örtme gayretindeler?

Gerçekler hiçbir zaman tam olarak gizlenemeyeceğine göre, bunu yapmaya çalışanlar, ancak kendi kalplerinin gözlerini örtmekteler. Zira hikmetleri görebilecek olan ancak kalptir. Sâf ve berrak bir gönül aynasından yansır hikmet parıltıları... Tıpkı görüntü netliğinin, aynamızın pürüzsüz ve lekesiz olmasıyla paralel bulunması gibi…

“Gözler kör olmaz, ancak sadırlar içindeki kalpler kör olur.” (el-Hac, 46) âyetiyle irkiliyorum.

Gece, gündüzün içinden çıkarken, yatağıma uzanıyorum ve belki de ölümüme dalıyorum, birazdan kıyâmetim kopacak… Ve yeni bir hayat başlayacak…

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle