Obezite genel anlamda “vücuttaki yağ oranının artması” demektir. Obezite genetik ve çevresel etkileşimleri olan ve irade yetersizliği, yiyeceklere karşı koyamama gibi ciddî, karmaşık ve kronik bir hastalıktır.
Bilim adamları bu meseleyle baş edebilmek için yoğun çalışmalar başlatmışlardır. Bu çalışmalardan biri de “alternatif tıp” dediğimiz tedâvî yöntemleridir. Tıp dünyası bu alanda yepyeni bir tedâvî yöntemi geliştirmiştir: Oruç!..
Yitiğini bulan insanlık yine ve yeniden Kainat’ın Yaratıcısı’nın reçetesine başvurma ihtiyacı duymuştur.
“Ey inananlar! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye, size de sayılı günlerde farz kılındı.” (Bakara,183)
“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğruluğun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’ân’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Oruç tutmanız -eğer bilirseniz- sizin için hayırlıdır.” (Bakara-185)
Rahmet ve bereket ayı Ramazan’a girerken, katıksız îman ile “Söz’lerin en güzeli”nin kabulü ile birlikte; insanlığın verilen bu reçeteyi keşfi, elbette ki memnuniyet verici olsa gerektir.
Bugün Batı toplumunda “şifa orucu” adı altında oruç tutma teşvik edilmekte, bununla ilgili araştırmalar yapılmakta “oruç evleri” denilen sessiz, doğa ile başbaşa olacak şekilde hazırlanan tedâvî merkezleri kurulmakta, bu merkezlerde tedâvî gören insanlar, sadece fizîkî değil rûhî sağlıklarına da kavuşmaktadırlar. Orucun önemini Almanya’dan Prof. Dr. Arnold Ehret şöyle ifade etmektedir:
“–Oruç tedâvisinden önceki hayatınız size bir rüya gibi gelecek ve bilinciniz hayatınızda ilk defa yepyeni bir sayfa açıp sizi kendinize karşı saygı duymaya kavuşturacaktır. Aklınız, düşünceniz, idealleriniz, amaçlarınız ve felsefeniz öyle köklü bir değişikliğe uğrayacaktır ki, bunun târifi imkansızdır. Vücudunuzda hayat gücünün titreşimini hissedeceksiniz. Oruç, muhteşem zihnî bir dünyanın yansımasıdır.”
Biz, mânevî iklimimizi derinden etkileyen, rahmet kapılarının sonuna kadar açıldığı, merhamet, sevgi ve karşılıksız verme gibi değerlerin alabildiğine yoğunlaştığı Ramazan’ımızı idrak ederken diğer taraftan mâneviyâtımız temizlenip yüceliyor ve psikolojik dinlenmeye ulaşıyoruz. Bir yandan da vücudumuz temizleniyor. Oruç tutarak hayat enerjimizi gıdaların hazmına harcanmasından koruyor; böylelikle bu enerjiyi, hastalıklı yapıların ve toksinlerin giderilmesinde kullanıyoruz. Bu dönemde bütün vücut sistemlerimiz dinlenmeye giriyor. Bu sebepledir ki, bir ilim adamının da dediği gibi:
“–Oruçlu kimsenin orucu sırasındaki durgunluğu; hem rûhunun, hem de hücrelerinin bakımı ve yenileme işleminin gerçekleştirilmesinden kaynaklanmaktadır.” (Prof. Dr. Herbert Shelton-ABD)
“Yaratıcı’nın, yarattığını en iyi bilmesi” bilgisinden hareketle, sonsuz Kudret Sahibi’ne hamd ü senâlar ediyoruz. Bize, îmanın sonsuz lezzetini tattırdığı şu mübârek Ramazan-ı Şerîf’e erişmenin sevinci ile dolup taşıyoruz. Bu coşkuyla “Haydi temizlenmeye, haydi şifâya, haydi oruca!..” diyoruz...
YORUMLAR