Dr. Muhammed Abduh Yemânî, Terc: Dr. Ali Namlı, Erkam Yayınları
“İşte hanımların efendisi Fâtımatü’z-Zehrâ… Rasûlullâh (s.a.v)’in temiz ve mübârek parçası… Sâdık kızı… Sabırlı bir mücâhide… İşte o Fâtıma Betül. Fâtıma… O, Fâtıma…
Nesebini hatırladığımız zaman o büyük soru karşımıza gelir: O, kimin kızı? O, kimin eşi? O, kimin annesi?
Övünçte, temiz ve şerefli nesepte kim onun babası (s.a.v.) veya annesi Haticetü’l-Kübrâ (r.anhâ) ile karşılaştırılabilir?
İşte o Fâtımatü’z-Zehrâ…
Asîl bir asıl, nebevî-değerli bir soy ve sülâle… O, babasının annesi… O, her yönden Rasûlallâh (s.a.v.)’e benziyor. O, Rasûlullah (s.a.v)’in gönlünde insanların en sevgilisi… Hâlbuki bütün insanlar O’nun yanında sevgili idiler.”
Bu satırlarla başlıyor kitap… Bir taraftan Hazret-i Fâtıma’nın doğduğu o şerefli âile, bir taraftan Mekke’de filizlenen îman dâveti… İlk günler… Peşpeşe çile ve dertler…
“Allâh’ın kendisini ateşten uzak tuttuğu kimse” demek olan “Fâtıma” ve “beyaz, parlak, aydınlık yüzlü” mânâsına gelen “ez-Zehrâ” isimleri onun 19 civarındaki isminden sadece ikisi… Bir de “el-Betûl” var; “Allah Teâlâ’nın güzellik, fazilet ve şeref bakımından onu diğer kadınlardan ayırdığı” için verilen…
Bu kitap, Hazret-i Fâtıma’nın hayatını anlatırken, aynı zamanda nübüvvetin geçmişine de ışık tutuyor. İslâm ile filizlenen Peygamber Gülü Fâtıma ile, İslâm da boy veriyor; serpiliyor.
Hazret-i Fâtıma’nın Mekke zorbalarına karşı Peygamber Efendimizi müdâfaa edişi, ona “Babasının Annesi” ismi verilmesine sebep oluyor. O, îmanından fışkıran celâdet ve cesaretle, erkeklerin karşısında titrediği müşrik elebaşlarına meydan okuyor; babasını kucaklıyor, O’nun sırtına konulmuş deve pisliklerini temizliyor.
O, Ehl-i Beyt’in annesi… Hicret’ten sonra Peygamber Efendimiz, onu küfür yüzü görmemiş, hiç putlara tapmamış Ali ile nikâhlıyor ve bu evlilikten ikisi erkek, ikisi kız dört evlat dünyaya geliyor. Peygamber Efendimizin kucağından indirmediği “cennet delikanlılarının efendileri” ve “dünya reyhanı” Hazret-i Hasan ile Hazret-i Hüseyin Efendilerimiz ile Zeyneb ve Ümmü Gülsüm…
Evlilik sonrasında da Hazret-i Fâtıma’nın çileli hayatı devam ediyor. O takvâ, sabır, iffet ve teslimiyetle bütün zorlukların üstesinden geliyor ve Peygamberimizin vefâtını müteâkip en erken kendisine kavuşan akrabası oluyor.
29 yıllık bir hayatta, pek çok ibretlik hâdise ve örnek alınacak tablo sergileyerek dünya semâsından kaybolup gidiyor. Hazret-i Fâtıma -radıyallâhu anhâ-’yı, onun doğduğu, büyüdüğü evi, âileyi, Ehl-i Beyt’in buram buram saadet kokan havasını teneffüs etmek isterseniz, fotoğraf albümleriyle zenginleştirilen, Erkam titizliğiyle düzenlenen bu kitaba bir göz atmalısınız.
YORUMLAR