İmâm-ı Gazâlî, zâhirî ve bâtınî ilimlerle mücehhez, İslâm dünyâsının yetiştirdiği, garbın da gözlerini kamaştıracak derecede büyük bir âlim ve büyük bir mutasavvıftır.
Onun ilim ve irfân yönünden ne güzîde bir şahsiyet olduğunu İmâm-ı Şâzelî Hazretleri şöyle anlatır:
“–Birgün Mescid-i Aksâ’da biraz istirahat için bir direğe yaslanmıştım. Uyumuş, kalmışım. Rüyamda mescidin dışında Harem’in ortasında büyük bir taht kurulmuş gördüm. Bölük bölük birçok insan geldi. Ben merak ettim:
“–Bu kalabalık nedir?” diye sordum.
“–Bütün nebî ve rasûller toplandı. Hazret-i Muhammed -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in huzurunda, Hüseyin Hallâc için şefâate gelmişler. Bu zât Allâh Rasûlü hakkında edebe aykırı bir tavır içerisinde bulunmuş da…” dediler.
Bir taht kurulmuş, üzerinde yalnız Peygamber Efendimiz oturuyor. Hazret-i İbrâhîm, Hazret-i Mûsâ, Hazret-i Îsâ ve Hazret-i Nûh -aleyhimüsselâm- dâhil diğer bütün peygamberler tahtın etrafında yere oturmuşlar.
Ben onların ne konuşacaklarını işiteyim ve onları daha rahat göreyim diye ayağa kalktım. Derken Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm-, Peygamber Efendimiz ile konuşmaya başladı ve dedi ki:
“–Sen; «–Benim ümmetimin ulemâsı, Benî İsrâîl’in peygamberleri gibidir.» buyurdun. Onlardan biri olarak kimi gösterirsin?..”
Peygamber Efendimiz:
“–Şudur!” dedi ve Gazâlî’yi işaret buyurdu.
Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm- ona bir soru sordu. Fakat O, bu soruya on tane cevap verdi. Bunun üzerine Mûsâ -aleyhisselâm-:
“–Cevap suâle uygun olmalıdır. Suâl bir, cevap ise on!..” diyerek itiraz etti.
İmâm-ı Gazâlî:
“–Bu itiraz senin için de geçerlidir. Hani sana; «–Bu elindeki nedir?» diye sorulmuştu. Bunun cevabı «–Asamdır.» demekti. Ama sen bir çok sıfatlar zikrettin.” diye cevap verdi.
Hazret-i Musâ, bu cevâba tebessüm buyurdu ve:
“–Böylece Cenâb-ı Hak ile olan mükâlemenin zevk ve huzurunu biraz daha devam ettirmek istedim.” İmâm-ı Gazâlî de:
“–İşte ben de Allah Teâlâ’nın bir peygamberiyle mükâlemeye muhatab olunca bunun hazzını biraz daha tadabilmek maksadıyla sözümü uzattım.” dedi.
* * *
İmâm-ı Şâzelî bu hâdiseyi naklettikten sonra diyor ki:
“–Ben Hazret-i Muhammed -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in büyüklüğünü; Hazret-i İbrâhîm, Hazret-i Mûsâ ve Hazret-i Îsâ -aleyhisselâm- gibi peygamberler yerde otururken O’nun yalnız başına taht üzerinde bulunuşunu görerek düşünüyordum.
Birden bir şahıs beni rahatsız edecek şekilde dürttü. Uyandım, baktım ki, bir kayyım Mescid-i Aksâ’nın kandillerini yakıyor. Bana:
“–Şaşma! Zira bütün Peygamberler O’nun nûrundan yaratılmışlardır.” dedi. Ben ise bayılarak düşmüşüm. Cemaat, namazı kıldıktan sonra ayıldım ve o kayyımı aradım, fakat bugüne kadar bulamadım. Herhalde Hızır aleyhisselâmdı.” (İhya-i Ulûmuddin, c: 1)
YORUMLAR