Ne Rahmetten Başka Bir Ümit, Ne De Marifetten Başka Bir Meded Var

Aynalara küs olmamalısın hiç… Çünkü her bakışında aynını görebildiğindir o... 
Bazen bir insan olur, aynan… Bazen de aynalarla dostça, aynîlik kurarsın; bakmanın verdiği hazzı doyasıya yaşar ve yaşatırsın. Bakışını imâr edene binbir şükürle, devam edersin yoluna!

Mârifet um, biraz!

Bir de hakikate pencere açan bakışlarda “Yoksun!” dercesine, kendinden uzak edilenlerin cümlesine; mahrumiyetlerine rağmen vefâkâr olmalarını temenni etmelisin. Yoksa bu mahrumluk, insanı mübtezel bir çaresizliğe sevk eder ki, kaçınmak gerek.

Elekten geçir, biraz!

İnsan aynîlik duygusunu yaşamalı ki, kim olduğunun idrâkine erebilsin. Unutma! Bakışların, senin kendine tuttuğun ayna gibidir. Zıtlıklara temâyül eden ayna kırılmaya yüz tutar, çatlar ve paramparça olur. O aynada artık kendini zor görürsün.

Yazık, açma kendine marâz!

“Kendini görememek”se, insanın kendisini mükemmel olduğu hatasına düşürür ve kibir halkasını övünç zinciri ile boynuna geçirir. Kendini görebileceğin aynaların olsun. Sûretten öte, sîreti âyân eden!..

Rahmet için et niyâz!

Cinsin, cinsini çektiği doğrudur. Ama bir mü’min her zaman kendisini çekene yönelmemeli, sorgulamalıdır.

Bazen, rüzgâr o kadar kuvvetli eser ki, istemediğin halde, kendini yangının tam ortasında bulabilir ve dumûra uğrayabilirsin.

Yokla kendini biraz!

“Nasıl geldim buraya?” sorusunu sorarsın, ama nâfile… Peki neden, olmak istediğin yere gitmek dururken istemediğin yerdesin, kurtuluş mümkün müdür?

Hesâbını yap biraz!

İçinde “keşke”lerin yüzdüğü bir alev denizinde bulunsan da, ümitvâr olmanın farziyyetini unutmamak mühim!

Bulunduğun yerde sağlam durmuyor oluşun, yere bastığını zannettiğin ayaklarının aslında görünmeyen yüzüyle havada dolaşıyor oluşu ve bütün zıtlıklara meyillerin, nedâmet ateşlerine sürüklenmene asıl sebeptir, unutmamak gerekir!

Bir de, her ateşin merkezinde bir parça mavilik olduğu, hatırlamaya değerdir.

U/yanmalısın biraz!

Bir dünya kepâzelik olsa da avuçlarında. Mâtemlerini sırt çantanda taşırken bile, yüzüne vursun kalbinin nâzenin rengi! Yanakların al al olsun ardından. Sabredemediğin her musibet için,

Şanınca utan biraz!

Gelgit esintilerle biriktirdiğin, Can köşkünde yersizce dert ettiğin, bütün hüzün karası kumpaslar için… Ve paradoks algılarla yitip tükendiğin, bütün kırılgan zamanlar için... Ezberini bozmalısın. Kokuşmuş hayallerin çıkmazlarında, kin dolu bakışların şerrine inat; sadaka ver, toz pembe bakışlarından… Şerefin yıkılmaz bendine tutunarak, eğ başını biraz yaralanmadan... Unutma!

Her cümlenin sonu sükûn!

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle