Hangi kelime tarif edebilir, Kelâmullâh’ın hâfızaya bir sarraf titizliğinde nakşedilmesini... Hangi satırlarla îzah edebiliriz, en kutsal satırların tek tek ezberlendiğini... Hangi cümle kâfi gelir, bir hâfız-ı kelâmullâh’ın kıymetini anlatmaya, bilmem ki! Bu, bir özlem, bir hasret, bir iç çırpınışın dışa vurmasıdır aslında… Her şeyin ilkinde hep bir efsun vardır. “Önden giden olmak”, “bir çığır açmak”… Bir güzel işte “ilk olmak, ilklerden olmak”…
İlklerin en güzelleri, Asr-ı Saâdette olmuştu…
İlk müslüman,
İlk şehidler,
İlk fetih,
İlk bey’at edenler,
İlk zafer,
Ve hep en güzel “ilk”ler…
Rasûlullâh’ın ilkleri arasında, belki de en mânâlı olanları “ilk hâfızlar”dı. İlk olarak Kur’ân’ın kavlen ve fiîlen hâmîsi olanlardı. Onlar, Rasûlullâh’ın gözbebeğiydiler şüphesiz… Çünkü onlar, sadece Kur’ân hâfızı olmakla kalmayıp, bir medeniyetin en sağlam ve en güvenilir intikal vâsıtaları idi. Allah Rasûlü’nün, onlara, onlarca kimseye şefaatçi olacaklarını haber vermesi de yine onlara atfettiği değerden kaynaklanmaktadır. Çünkü Kur’ân’ın şeksiz şüphesiz devamı, o berrak ve saf beyinlerin muhâfazası ile mümkün oluyordu. Hele Arap toplumunda yazılı edebiyattan daha çok, sözlü edebiyata ehemmiyet verilmesi de hafızlara olan titizliği bir kat daha artırıyordu.
“Hâfız” denilince, Rasûlullâh’ı tâ ciğerlerinden yaralayan Bi’r-i Maûne olayını hatırlamamak mümkün mü? İslâm tarihinin en acı tablolarından birisi olarak tarihe geçen, ama acısı hâlâ taze kalan bir hâdisedir, Bi’r-i Maûne... Allah Rasûlü bedduâ etmeyi sevmediği hâlde, hatta Taif yolculuğunda kendisine bin türlü ezâ ve cefâ veren Tâiflilere bile bedduâ etmediği hâlde, Bi’r-i Maûne’de, hâfızların şehid edilmesine dayanamamış ve sorumlularına bedduâ etmiştir. Tam yetmiş Kur’ân hâfızının şehâdeti ile âdeta yüreği yanan Allah Rasûlü, bir ay boyunca sabah namazlarında bu hâin pusuyu kuran kavme bedduâ etmiş, lânet okumuştur. Bu da Allah Rasûlü’nün nezdinde hâfızların, hâfızlık müessesesinin ne denli kıymetli olduğunun bir alâmeti değil midir?
Kur’ân; görünen görünmeyen, bilinen bilinmeyen âlemlerin sırrını içinde barındıran ilâhî kelâm. Ne bir kelâm ona denk düşebilir, ne de başka bir söz. Sözün gücü, en güzel şekilde Kur’ân’da görülür. Zîrâ bütün sözleri âciz bırakan bir belâğata ve fesâhate sahiptir, Kur’ân-ı Kerîm…
İşte bu mukaddes Kitâb’ın lâfzen ve fiilen ezberleyenler kervanına, Azerbaycan’dan da yedi hâfız hanım kardeşimiz katıldılar. Kafkas Müslümanları İdaresi ve Din İşleri Devlet Komitesi’ne bağlı olarak faaliyet gösteren Şebnem Medresesi’nde, Allâh’ın lutfu ve hocalarımızın samimî gayretleri sâyesinde 2008 eğitim yılının sonunda iki yıldır hâfızlık çalışmalarını devam ettiren yedi hanım kardeşimiz, Kur’ân-ı Kerim’i ezberleyerek bu yolda ilk olmanın şerefini elde ettiler.
Azerbaycan; dünyada toprağı en mümbit ülkelerden bir tanesi.... Azerbaycan tarihi ile, geçmişi ile, kendisine özgü duruşu ile var olmuş güzel bir vatan... Azerbaycan; uğruna nice şehid kanlarının aktığı, dokuz iklimin yaşandığı, müstesnâ bir ülke.
Bu güzel ülkeye, her zaman güzellikler lâzım. Bu güzel ülkenin insanlarına da hep güzel haberler, hep güzel müjdeler lâzım. Sevinciyle, kederiyle birbirine kenetlenen ve acı- tatlı gününde birlikte olan bu ülkenin insanlarının, son yüzyılda millî-mânevî değerlerini korumak adına gösterdikleri gayret, gözle görünür ve takdîre şâyândır.
Dünya kamuoyunda, istidatlı liderler sayesinde gerçek değerini bulan Azerbaycan, hem devlet olarak, hem de millet olarak saygınlığını kazanmış bir ülkedir.
O yüzden bu ülkenin insanlarına hep güzel haberler lâzım. Ve bu mânâda atılan her adım alkışlanmalı ve övülmelidir. Azerbaycan halkının millî ve mânevî dünyasına müsbet katkılarda bulunacak olan bu hanım kardeşlerimizin, hâfızlıklarını ikmâl etmede emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Ve bu kardeşlerimize öncelikle hâfızlıklarını en güzel şekilde korumalarını ve gelecek hayatlarında, vatana, millete faydalı birer nefer olarak hayat boyu hep başarılı olmalarını yüce Allah’tan temennî ediyoruz.
YORUMLAR