Basra’nın âbide kadınlarından biri olan Muâze Adeviyye -k.s- her gün yüzlerce rekât namaz kılardı. Geceleri sabaha kadar namaz kılar, uyku bastırıp üzerine bir ağırlık çökünce, açılmak için bir miktar gezinir ve kendi kendine şöyle seslenirdi:
“-Ey nefsim! İşte uyku, önünde hazır bekliyor; eğer onu tercih edip uyursan bil ki, kabirde zaten uykuya doyacaksın! Ancak bu uykun, ya bir hasret ve nedamet uykusu ya da rahmete mazhar olmanın getirdiği sürûr uykusu olacaktır.” (İbn-i Cevzî, Sıfatü’s Safve, 4/22)
* * *
Hazret-i Âişe -radıyallâhu anha-, sabahlara kadar namaz kılar, gündüzlerini de genellikle oruçlu geçirirdi. Kur’ân okurken veya namaz kılarken içinde tehdit ve ikaz olan bir âyete geldiği zaman duraksar, baştan alır ve onu tekrar okurdu. Yakınındakiler, namaz kılarken döktüğü gözyaşlarıyla başörtüsünün ıslandığına şahit olurlardı. (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, 2/211)
* * *
İbn-i Hibban’ın babasından rivâyetine göre, Rebi’ bin Heysem felç olduğunda, iki kişinin arasında mescide gidiyordu. İbn Mesud’un arkadaşları kendisine:
“-Sana ruhsat vardır, evinde kıl!..” dediler. Fakat onlara şu cevabı verdi:
“-Söylediğiniz doğrudur, fakat ben, «Salâha koşunuz!» çağrısını duydum. Sizden biri bu çağrıyı duyarsa, hangi hâlde olursa olsun icâbet etsin!..” (Ahmed bin Hanbel, Kitâbü’z-Zühd)
* * *
Amr bin Utbe’nin âzatlı kölesi der ki:
“Bir gün sıcak bir saatte uyandık. Amr bin Utbe’yi aradık. Onu bir dağda secde hâlinde gördük. Bir bulut da onu gölgeliyordu. Beraber gazvelere çıkardık. Çok namaz kıldığı için onu bekleyemezdik. Bir gece, o namaz kılarken aslan sesi işittik. Hepimiz kaçtık; o namazı terk etmedi. Ona:
“-Aslandan korkmuyor musun?” dediğimizde:
“-Ben, Allah’tan başkasından korkmaktan hayâ ederim!” dedi. (Ahmed bin Hanbel, Kitabü’z-Zühd)
* * *
İbn-i İshak rivâyet eder:
Abdurrahman bin Esved, Medîne’ye yanımıza geldi. Ayağı sakattı. Sabaha kadar tek ayağı üzerinde durarak namaz kıldı. Yatsı abdestiyle bize sabah namazını kıldırdı. (Ahmed b. Hanbel, Kitâbü’z-Zühd)
* * *
İbn-i Cüreyc’in naklettiğine göre, “Ata bin Ebî Rebah yaşlanınca ve zayıflayınca dahî bir rekatta Bakara Sûresi’nden iki yüz âyet okurdu.” (Ahmed bin Hanbel, Kitâbü’z-Zühd)
* * *
Osman bin Hâkim, Said bin Müseyyeb’in “Otuz senedir müezzin ezan okurken ben hep mesciddeydim.” dediğini nakleder. (Ahmed bin Hanbel, Kitâbü’z-Zühd)
* * *
Sâbit -rahmetullâhi aleyh- diyor ki:
İbn-i Zübeyr, secdeyi öyle uzun ve hareketsiz yapardı ki, kuşlar gelir, omzuna konardı. Bazen de öyle rükû ederdi ki, bütün gece rükû ile geçerdi. Bazen de secdeyi uzatır, bütün geceyi secde ile geçirirdi.
* * *
Halef bin Eyyûb’a:
“-Sinekler sana eziyet vermiyor mu, niçin elin ile onları kaçırmıyorsun?” diye sorduklarında:
“-Ben namazımı ifsad edecek bir harekette bulunamam.” diye cevap vermiştir.
“-Peki bunların eziyetine nasıl tahammül ediyorsun?” diye sorduklarında da:
“-Padişahların kırbaç cezasına çarptırılan kimseler, o kamçılara (muhtelif sebeplerle) tahammül eder, hiç ses çıkarmaz ve bununla övünürlermiş. Ya ben, Rabbimin huzurunda dururken bir sinekten dolayı çırpınayım mı?” demiştir. (İmam Gazâlî, İhyâ-i Ulûmiddin, c:1)
* * *
Zeynelâbidîn Hazretleri, abdest için kalktığında sararıp solar, namaza başlayacağı zaman ayakları titrerdi. Sebebini soranlara:
“-Kimin huzuruna çıkacağımdan haberiniz yok mu?” diye cevap verirdi. (Ebû Nuaym, Hilye)
* * *
Hazret-i Hüseyin abdest aldığı zaman benzi sapsarı olurdu. Âilesi, kendisinden bunun sebebini sorduklarında şu cevabı verirdi:
“-Bilmiyor musunuz ben kime kıyam etmeye hazırlanıyorum?!” (İmam Gazâlî, İlâhî Nizam)
* * *
Misver bin Mahreme -rahmetullâhi aleyh-’ten:
Ömer bin Hattab hançerlendikten sonra yanına geldim. Oradakilere:
“-Durumu nasıl?” dedim.
“-Gördüğün gibi baygın!..” diye cevap verdiler.
“-Namazı hatırlatarak onu uyandırın. Namazdan daha önemli bile olsa, başka bir şeyi hatırlatarak onu uyandıramazsınız!..” dedim.
Bunun üzerine:
“-Ey mü’minlerin emîri!.. Namaz vakti geldi.” dediler.
“-İslâm’da namazı olmayanın dîni de yoktur; kalkayım!..” dedi. Yarasından kan aka aka namazını kıldı. (Taberânî)
* * *
Ahmed bin Dinar der ki:
“İbn-i Zübeyr’in -rahmetullâhi aleyh- Kâbe’de Hicr-i İsmail’de gözlerini yumarak namaz kıldığını gördüm. Haccac tarafından mancılıkla bir taş atıldı. Elbisesine değdiği hâlde namazdan ayrılmadı.” (Ahmed bin Hanbel, Kitabü’z-Zühd)
* * *
Meymun bin Mihran anlatıyor:
Ömer bin Abdülaziz bir gün saçlarını yağlayıp taramakla meşgul olurken cemaati kaçırdı ve öğle namazını tek başına kılmak zorunda kaldı. Bu, O’nun babasına şikâyet edilmesi için yeterli bir suç kabul edilerek durumu derhal Mısır vâlisi olan babası Abdülaziz’e bildirildi. Abdulaziz bunu duyunca, derhal adam gönderdi. Gönderilen şahsın vazifesi Ömer’in saçlarını kökten kesmekti. Değil mi ki, o saç, onun cemaate gitmesine mani olmuştu, öyle ise kesilmeliydi. (İbnü’l Cevzî, Allah Dostları, c: 2)
YORUMLAR