Misyonerlik

Günümüzde patlak veren büyük sorunların başında bir türlü önlem alınamayan misyonerlik faaliyetleri geliyor. Peki kim bu misyonerler?

Kısaca, hıristiyan olmayan toplumlarda hıristiyanlık dinini yayma çalışmalarına “misyonerlik” denilmektedir.

Dünya çapında oldukça önemli maddî kaynakları olan bu faaliyetin kahramanları (!) tüm dikkatlerini, yeni kurbanları olan Türk insanına vermiş durumda... Toplumumuzun genç nüfûsu, maalesef tam da kaygan bir zemin üzerinde kişilik savaşı vermekteyken bu tehlikeyle yüzyüze gelmektedir!...

“Batıya özendirilmek”, “tarihini bilmemek” ve “din boşluğu” gibi diğer önemli sebeplerin yanına bir de fırsatları çok iyi değerlendiren “misyonerlik faaliyetleri” eklenince olayın boyutları oldukça ürkütücü oluyor. Eskiden beri gizlice yürütülen bu faaliyetler, artık alenen yapılmakta. Hatta yakında kendi televizyonları ile insanları saptırma çalışmalarını medyaya taşıyacaklarını açıklayarak, âdeta kendi ülkemizde bize meydan okumaktalar!.. Bu faaliyetlerin niyet, metod ve aşırılıklarından zaman zaman gerçek hıristiyanlar da rahatsızlık duymaktadır.

Bilindiği üzere Hıristiyanlık dininde teslîs (baba, oğul, kutsal ruh) inancı vardır. Baba Allah’ı, oğul Hazret-i Îsâ’yı, Kutsal Ruh ise Cebrâil -aleyhisselâm-ı temsil etmektedir. Saptırılmış ve aslı ile hiçbir bağlantısı kalmamış olan Hıristiyanlık akîdesi, tanrıyı antromoporfik bir düşünce sistemi ile insan seviyesine indirgese de Rab olarak Allah’ı kabul etmektedir. “Hıristiyanlaştırma” adı altında insanların beyinlerini yıkayan, örf-âdet, gelenek gibi kültürel kavramları yok etmeye çalışan bu kişiler ise, misyonerlik faaliyetleriyle  Hazret-i İsa’yı “Rab” kabul ederek ülkemizi çok daha çarpık bir inanca doğru insanları sürüklemektedirler. Gözümüzün önünde günden güne değişen, tanıyamadığımız gençlerimiz; çizgi filmlerden, en popüler filmlerin içlerine sindirilmiş misyonerlik faaliyetleri bize tehlikenin boyutlarını göstermektedir.

Geçtiğimiz aylarda vizyona giren “Kutup Ekspresi” adlı çizgi film, ilk bakışta mâsumâne bir tren yolculuğu gibi gözükse de, baştan sona kadar çocuklarımıza, günümüz hıristiyanlığının sembollerinden biri hâline gelmiş bulunan “Noel Baba” inancını yerleştirmek için tezgâhlanan oyunun bir parçasıdır. Filmin başında Noel Baba’ya inanmayan başrol oyuncusu çocuk, müthiş renk ve müziklerle bezenmiş, çarpıcı efekt sahneleriyle dumanlar arasında, alkış sesleriyle sahneye giriş yapan Noel Baba’ya ömrünün sonuna dek inandırılırken, filmi izleyen milyonlarca çocuğun da inanç dünyası kolay yollarla değiştirilmektedir.

Koyu Hıristiyan olan âilelerin Noel Baba’yı, putperestlik dininden gelmiş olduğu düşüncesiyle saçma bulup hiçbir zaman benimsememeleri, özenti ve taklid düşüncelere takılıp kalan zihinler için oldukça ibret verici olmalıdır.

Misyonerlik çalışmaları için yurtlarını, âilelerini terk edip tümüyle hayat tarzlarını değiştiren insanlar, bizden bizi satın almaya çalışırken, acaba biz Müslümanlar ne kadar etrafımıza karşı duyarlı kalabiliyoruz?!. Onlar dünya ile oyuna girerken biz aynı evde yaşadığımız âilemize sahip çıkabiliyor muyuz?!. En değerli varlığımız yüce dinimiz İslâm’a ne kadar lâyık olabiliyoruz? “Emr-i bi’l-ma’ruf, nehy-i ani’l-münker: İyilikleri emretmek, kötülükleri yasaklamak” bilinciyle ne kadar insana ulaşabiliyoruz?

Yaratılış gâyemiz olan kulluğu ve Allah’ın inanan kullarına lutfettiği “yeryüzündeki halifelik” vasfını yaşayabilmek için; genellikle çok büyük şeyler yapmamıza gerek yok. Bir tebessüm veya bir selâm, belki cennetin kapısını açacak, ulaşmaya çalıştığınız kişinin gönül kapısının anahtarı olacak, kim bilir..

Onların misyonerlik faaliyetleri nasıl, hangi boyutta olursa olsun; dünyanın en şanlı ve en şanslı insanları olan biz “müslümanların misyonu, Allâh’ın erliği” olsun…

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle