این سخن شیر است در پستان جان
بیکشنده خوش نمی گردد روان
İn sohan şîr est der pestân-ı cân
Bîkeşende hoş nemî gerded revan
“Bu mârifet sözü, süttür can memesinde; onu çeken, süt emen bir çocuk bulunmazsa güzel bir şekilde çıkıp akmaz.”
* * *
İbn-i Ömer -radıyallâhu anh-; “Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şöyle buyurduğunu işittim, der:
“-Uykuda iken bana bir bardak süt getirdiler. Kana kana içtim. O kadar çok içtim ki, sütün tâ tırnaklarımın ucundan dışarı sızar olduğunu hâlâ hissediyorum. Artanını, Ömer bin Hattab’a verdim.”
Ashâb-ı kirâm:
“-Yâ Rasûlallâh! Bunu ne ile te’vîl ettiniz?” diye sordular. Efendimiz:
“-İlim ile!..” cevabını verdi. (Buhârî, İlim, 22)
* * *
“Allah, hikmeti, vâizlerin diline, dinleyenlerin anlayışı kadar verir.” sözüne dayanarak; ilim dinlemeyi arzu eden, bir damlasını bile ziyan etmeden, yeni doğmuş bir bebek annesinin sütünü nasıl istekle içerse öylece can u gönülden dinleyen sâdık mürid olmadıkça irfan sohbetleri mürşidin dilinden dökülmez.
Anlatılır ki, Hazret-i Cüneyd, vaazında Hallâc-ı Mansûr’u gördüğünde kendini tutar, sırları gizlermiş. Bir gün Hallâc-ı Mansûr Hazretleri gizlice meclisin bir köşesinde saklanıp oturmuş. O anda, Cüneyd Hazretleri’nin diline tevhid sırları akmaya başlamış. Bir:
“Allah’tan başka (gerçek mânâda) hiç bir şey yoktur!” gibi hakikat âlemine ait sözler söyleyip öyle bir tevhid mertebesine ermişler ki, neredeyse minberleri darağacına dönecekmiş. Allâh’ın kâmil kullarında bir kuvvet vardır ki, kendini korumak, kendine iyi bakmak adı verilir; bir halin ortaya çıkma sebebini ve sonucunu görür, bütünüyle o hâle mağlup olmazlar. Bunun gibi, Hazret-i Cüneyd uyanıp kendine gelir:
“-Mecliste Mansur var, dışarıya çıkartsınlar!” buyurur.
Gerçekten meclistekiler didik didik araştırırlar ve Mansur’u bir köşede gizlenmiş hâlde bulurlar. Hepsi hayrete düşüp hâdisenin açıklamasını isteyince Hazret-i Cüneyd şöyle buyurur:
“-Bu açığa çıkan sırlar, Mansur’un mertebesinden ve onun arzusundan ileri geldi. Ona yakışan, bizim sohbetimize gelmemesidir; çünkü bu sohbet, avam içindir.”
Anka’nın lokması, serçenin değildir. Mansur’un derdine derman olacak sohbetler avâmı helâk eder. Gerçekten de bu böyle değil midir ki, afyon tiryakisi olan biri, üç dirhem afyon yiyince kendine gelip neşelenir. Alışkanlığı olmayan insan, Allah korusun bir dirhemini yese nereye gideceği mâlûmdur.
Sözün özü, âşık-ı sâdık gerek ki, mürşide ister istemez sırları açtırsın.
* * *
* “Bizim insanlara söz söylememiz, onları can göğsünden emzirmek gibidir. Eğer dinleyenin isteği ve gayreti olmazsa, o süt kaynamaz ve akmaz.” (Kerim Zamanî)
** “Yani annenin göğsündeki süt nasıl çocuğun emmesiyle akarsa, insanın rûhundaki mânâ da dinleyenin dinleyişinin kuvvetiyle cereyan eder. Dinleyen olmayınca konuşan da olmaz.” (Tâhirü’l-Mevlevî)
YORUMLAR