Çocuk terbiyesi en mühim işlerden birisidir. Çocuk, anne ve babaya, Cenâb-ı Hakk’ın bir emânetidir. Kalbi, işlenmemiş bir cevher gibidir. Anne ve babaların elinde şekillenir, kıymetlenir veya değerini kaybeder. Eğer anne ve babalar, evlatlarını hayra ve doğruluğa sevkederlerse, çocuk, hayatı boyunca o istikamette gider. Dünya ve âhirette kurtuluşa erer. Ama anne ve babalar çocuklarını ihmal eder veya onlara yanlış yollarda rehberlik ederlerse, hem kendilerini, hem de evlatlarını ziyan etmiş olurlar. Allah Teâlâ:
“Ey îmân edenler! Nefislerinizi ve âilelerinizi, yakıtı taşlar ve insanlar olan ateşten koruyun!” (et-Tahrîm, 6) buyurmaktadır.
Demek ki, insanın kendisini cehennemin azabından koruması gerektiği gibi, sorumlu olduğu evlat ve âilesini de muhafaza etmesi şarttır.
Anne babalar, çocuklarını takip etmeli, onlara güzel ahlâk ve ibadet alışkanlığı kazandırmaya gayret etmelidirler. Bilhassa namaz üzerinde titizlikle durmalıdırlar. Namazlarını kıldıkça ödüllendirmeli, Allâh’a kul olmayı sevdirmeli ve ona bizzat örnek olmalıdır. Örnek bir anne-baba, en basitinden, en önemlisine kadar her hususta rehberlik etmeli ve hayatı ona öğretmelidir. Meselâ yemek âdâbını, ebeveyninden öğrenmeyen bir çocuk, nereden, ne zaman ve nasıl öğrenecektir? Yeri gelmişken, evlatlarımıza öğretebileceğimiz sofra âdâbına dâir de birkaç satır yazalım:
“Yemek, sağ el ile yenmelidir. Yemeğe başlarken besmele çekilmelidir. Yemek yerken etrafındakileri göz ucuyla da rahatsız etmemeli, kendi önüne bakmalıdır. Kendi önünden yemelidir. Yavaş yavaş yemeli ve iyice çiğnemelidir. Lokmaları, birbiri ardına ağzına tıkıştırmamalıdır. Ağzında bir şey varken konuşmamalıdır. Üstüne başına dökmeden dikkatle yemelidir. Yokluğun ne olduğunu bilmesi için arada sırada tek çeşit yemek veya sadece kuru ekmekle karın doyurulmalıdır. Kararında yemek yemenin faziletleri öğretilmeli, oburluk ve açgözlülük gibi kötü hasletlerden sakındırmalıdır. Dökülen ekmek kırıklarının toplanarak yenmesi öğretilmelidir. Tabağın içinde yemek bırakılmaması, yemekler arasında ayrım yapılmaması tenbih edilmelidir.”
Biraz evvel de ifade ettiğimiz gibi basit gibi gelen bu kuralları, âilesinden öğrenmeyen bir çocuk kimden ve ne zaman öğrenecektir?
Yine büyüme çağındaki çocuklarımızı yalancılıktan, hırstan, hasedden, dedikodu ve iftira atmaktan, huysuzluk ve bencillikten ve daha pek çok kötü huy ve alışkanlıklardan uzak tutmaya çalışmalı, bu kötü ahlâkın insanı ne gibi kötü durumlara düşürdüğünü onun anlayacağı şekilde misallerle tekrar tekrar anlatmalıdır. Çocuklarımız, akşamları eve geldiğinde kendilerine vakit ayırmalı, gününü nasıl geçirdiğini, nerelere gidip geldiğini ve kimlerle görüştüğünü mümkün mertebe öğrenmeye çalışmalıdır. Bilhassa küçük yaşlarda arkadaş çevresine çok dikkat etmeli ve iyi insanlarla birlikte olması temin edilmelidir.
Bu hususta merhum Mûsâ Topbaş Efendi’nin şu kıymetli nasihatleri ile satırlarımı tamamlamak isterim. O, şöyle buyururdu:
“-Küçükken çocuğa öğretilen şeyler, taşa, mermere işlenen nakışlar gibi iz bırakır. Çocuğuna helâl yedir, ibâdetine ihtimam göster; Allâh’ın izniyle bir şey olmaz!..”
YORUMLAR